YUKARI DEĞİL UZAYA BAKIYORUZ – 10 Şubat 2021
Ülkemiz adına tarihi bir gün daha yaşıyoruz. Bundan 50 yıl, 100 yıl sonra 9 Şubat 2021 tarihi kitaplarda yer alacak, ülkenin dönüm noktalarından biri olarak anılacak. Bundan eminiz.
Göreve geldiği 2002 yılından beri Türkiye’yi aldığı yerden bambaşka bir seviyeye çıkaran Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarı, dünyada sadece 2-3 ülkenin söz sahibi olduğu uzayda “Ben de varım” diyebilmek için tarihi bir hamle yaparak 2018’in sonlarında Türkiye Uzay Ajansını kurdu.
Şöyle geriye dönüp Türkiye’nin uzay serüvenine baktığımızda kısa sürede ne kadar büyük bir yol kat edildiğini rahatça görebiliriz.
Uzaydan bahsedeceğiz ya ama öncesinde hem dünyanın hem de Türkiye’nin uzay serüvenini şöyle kısa bir hatırlayalım.
Dünya için uzayda var olma yarışı, 1950’li yıllardaki o soğuk savaş döneminde ABD ile Sovyetler Birliği arasında başladı.
Türkiye’nin de bu yarışın bir kenarında yer alma düşüncesi, 1960’lı yılların sonlarında oluşmaya başlasa da sadece düşünce olarak kaldı. Daha, düzgün bir demokratik rejim oturtamamış, sürekli darbelerle tehdit altında olan bir siyasi iklimde, bırakın uzay faaliyeti falan başlatmayı düşünmek bile imkânsızdı. Tabii doğal olarak.
Türkiye’de uzay çalışmalarına yönelik ilk adım 1985 yılında ancak atılabildi. Uzay alanında altyapı ve bilgi birikimi oluşturma amacıyla TÜBİTAK’a bağlı Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü yani TÜBİTAK UZAY kuruldu.
İlk somut hamle de 1994 yılında geldi. Ocak ayında TÜRKSAT 1A uzaya fırlatıldı ancak roketteki teknik arıza sebebiyle 1A okyanusa düştü.
Aynı yılın ağustos ayında bu sefer başarıyla fırlatılan TÜRKSAT 1B, Türkiye’nin ilk haberleşme uydusu olarak uzayda yerini aldı. Böylece Türkiye uyduyla da olsa ilk kez uzaya adım atmış oldu.
TÜRKSAT 1B’yi diğer uydular izledi. 1996 yılında Avrupa ile Orta Asya arasında doğrudan bağlantı amacıyla TÜRKSAT 1C, 2001 yılında da TV amaçlı olarak Rusya’yı da kapsayan TÜRKSAT 2A gönderildi uzaya.
Ve AK Parti’nin 2002 yılının sonlarında iktidara gelmesiyle Türkiye’nin uzay faaliyetleri de hız kazandı. TÜBİTAK UZAY ve yerli sanayinin de katkılarıyla Türkiye’de tasarlanarak üretilen Türkiye’nin ilk gözlem ve uzaktan algılama uydusu BİLSAT, eylül 2003’te yörüngeye fırlatıldı.
Ardından 2008 yılında yüksek kullanım kapasiteli haberleşme ve TV amaçlı olarak TÜRKSAT 3A, uzayda ki yerini aldı. Yerlileşme hamleleri bu uyduyla da devam etti. Fransız ve İtalyan ortaklı bir havacılık şirketi tarafından yapılan uydunun yapımında 22 Türk mühendis görev aldı.
Bunları, tasarımı ve üretimi Türkiye’de yapılan ilk gözlem uydusu RASAT izledi. RASAT’tan hemen bir yıl sonra yani 2012’de de, Türkiye’de özgün olarak geliştirilen ilk yüksek çözünürlüklü keşif ve gözlem uydusu GÖKTÜRK-2, uzaydaki görevine başladı.
Biraz böyle teknik bilgi ama bilmekte fayda vardır.
Bu süreçte artık neredeyse her sene uzaya bir uydu gönderir hale geldik. 2014 yılında fırlatılan Çin, İngiltere ve Afrika’yı kapsayan televizyon amaçlı TÜRKSAT 4A’yı, 2015 yılında hızlı internet amacıyla gönderilen TÜRKSAT 4B izledi.
Hemen bir sene sonra ise GÖKTÜRK-1 uydusu aldı yerini uzayda. Türk Silahlı Kuvvetlerinin hedef istihbaratına yönelik uydu görüntüsü ihtiyacını karşılıyordu bu uydu. 2016 yılından sonra gerçekleştirdiğimiz o sınır içi ve sınır dışı operasyonların başarısında bu uydumuzun büyük pay sahibi olduğunu söylemeye gerek yok herhâlde.
Ve son olarak da geçtiğimiz ay, Türkiye’nin frekans ve yörünge haklarını 30 yıl boyunca güvence altında tutacak TÜRKSAT 5A’nın Elon Musk’ın şirketi SpaceX tarafından uzaya fırlatılışına hep birlikte şahitlik ettik.
Uzayda uydu sahibi 30 ülkeden birisiyiz. TÜRKSAT 5A ile uzaydaki aktif uydu sayımız da 7’ye yükseldi. Yeni uydu projeleri de önümüzdeki yıllarda devam edecek. Ancak artık uydu fırlatmaktan ibaret olan uzay faaliyetlerimiz yeni bir aşamaya geçiyor.
Nasıl ABD’nin NASA’sı, Avrupa Birliği’nin Avrupa Uzay Ajansı, Rusya’nın Roskosmos’u varsa bizim de Türkiye Uzay Ajansımız var artık.
Birileri ne derse desin biz bu konuda heyecanlıyız. Acaba içeriğinde neler olacak?
Mesela yakın bir zamanda bir Türk’ü uzayda görebiliriz. Yerli ve millî roket üretim faaliyetlerimize başlayabiliriz. Ya da Rusya, ABD ve Çin gibi Ay’a bayrak diken ülkelerden biri olmak için çalışmalara da başlayabiliriz. Bunlar kolay şeyler değil tabii ama son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzay faaliyetlerinde çığır açan işlere imza atan Elon Musk ile kurduğu yakın iletişime bakarak çok da imkânsız değil bana göre.
Görüyorsunuz değil mi dostlar? Nereden nereye geldik… Daha bundan 20 yıl önce, hastanelerde sıra bulmakta zorluk çeken insanlarımızın durumunu konuşurken bugünler de uzayda hangi faaliyetleri yapacağımızı merakla beklemeye başladık.
Tabii bu gelişmeler bir kesimi mutlu etmeye yetmeyecek yine. Türkiye’nin hayrına olan her gelişmenin karşısında anında duvar gibi dikilen bu CHP, bu çalışmalara da destek olmak yerine köstek olmaya devam edecek. Çünkü zamanında Türkiye Uzay Ajansının kuruluşunu iptal ettirmek için Anayasa Mahkemesine koşmuşlardı hemen. O yüzden yine farklı bir tutum beklemeye gerek yok.
Bize düşense; hiç kimsenin sevincimizi, heyecanımızı gölgelemesine izin vermemek. Onlar icraatla değil sloganla “Aşağı Bakmayacağız” dese de daha kafalarını yerden kaldırdıklarını göremedik bu zamana kadar.
Biz ise “İstikbal Göklerdedir” düsturuyla yola çıkıp bizlerin kafasını hep yukarıda tutan İHA ve SİHA’ların ardından bakışlarımızı biraz daha yukarıya yani uzaya çevirip daha da yukarıya bakmaya devam edeceğiz inşallah.
Herkes şunu çok iyi bilsin:
Artık eski bir dünya yok, eski Türkiye’de yok; eski Türkiye’deki muhabbetler de yok. Artık yeni bir dünya var ve yeni dünyada, yeni Türkiye’de yeni şeyler söylemeye devam edeceğiz.
Kalın sağlıcakla.