BEYLER, LİBYA’da NE İŞİMİZ VAR! – 13 Ağustos 2020

Beyler Libyada Ne Işimiz Var

40’lı 50’li yaşlarda olanlar iyi bilirler, hatta 50’nin üstünde olanlar daha da iyi bilirler. Ortaokulda, lisede tarih kitaplarında mecburi olarak bize okutulan inkılap tarihi derslerinde istiklal mücadelesi yıllarıyla alakalı bir şeyleri okudukça hep kafamıza takılmıştır bu Musul-Kerkük Erbil meselesi.

Bizler Musul-Kerkük hikâyelerini büyüklerimizden yarım yamalak kaynaklardan edindikleri bilgilerle çok dinledik. Dedelerimizin kanıyla, canıyla, malıyla cephede savunduğu toprakları, masada birileri elimizden çekip almıştı.

Musul’la bizim aramıza, Kerkük’le bizim aramıza dikenli teller çekildi, mayınlar döşendi.

Akrabalıklarımızı, komşuluklarımızı aldılar elimizden. Yetmedi, bizim olan topraklarımızın altındaki madenleri, petrolleri de aldılar.

Bastılar algıyı, bastılar algıyı, üflediler kulaklarımıza, “Araplar sizi sırtınızdan vurdu, Araplardan uzak durun, onlar haindir.” dediler bize. Kim söyledi bize? Kurtuluş Savaşı’nda mücadele ettiğimiz İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar söylediler bize. Arap Müslümanlara da, “Türkler işgalcidir, sömürgecidir.” dediler yani bizi öz kardeşlerimizden soğuttular, uzaklaştırdılar ve sonra da petrollerimize çöküp ardından o petrolleri bize dolar üzerinden sattılar.

Teknoloji gelişip de bilgiye, belgeye kolay ulaştığımız günlere geldiğimizde de biraz araştırdık olanı biteni. Musul’u, Kerkük’ü kim nasıl verdi diye öğrenince de şok olduk.

“Ah ulan be! Şimdi Musul, Kerkük bizde olacaktı benzine, mazota bu paraları ödemezdik. Bir depoyu 300-500’e değil belki de 20 liraya dolduracaktık bugünkü parayla.” diyerek iç geçirdik, ahlandık vahlandık. “Ah ulan be!” dedik ama yok, iş işten geçmişti. Birileri dik duramadı, birileri cephede kazandıklarımızı masada bozuk para gibi harcadı daha da doğrusu birileri ver kurtul politikasını uyguladı. Bizim olana el olduk, yabancı olduk hatta düşman olduk.

Oysa Mustafa Kemal Paşa meclis kürsüsünden hududu millimiz İskenderun’un cenabından geçerek, doğuya doğru uzanarak Musul’u, Süleymaniye’yi ve Kerkük’ü ihtiva eder demişti yani Musul, Süleymaniye, Kerkük, Erbil; Anadolu’nun bir parçasıydı Mustafa Kemal Paşa’ya göre.

Lakin Lozan’da hani şu Türkiye’nin tapusu dedikleri meşhur anlaşma var ya, heh işte o Lozan’da Anadolu’nun bir parçası olan ve İngiliz işgaline; Arap’ıyla, Türkmen’iyle beraber direnilmiş ve düşmandan temizlenmiş olan Musul’u, Kerkük’ü, “Yeni bir savaşa giremeyiz.” diye verdik. Lozan’da önümüze çetrefilli maddeleri koyup ardından da Ankara Anlaşması’yla 500 bin sterlin kirayla İngilizlere bıraktık Musul’u, Kerkük’ü. O kirayı da hiçbir zaman tahsil edemedi sonra hakkımızdan feragat ettik.

Bizim olanı verdik. Uğruna canlar verdiğimiz toprakları pısırık devlet adamlarının iradesizliği yüzünden kaybettik ama ne hikmetse birileri o anlaşmayı bize, “Türkiye’nin tapu senedi!” diye yutturmaya çalışıyor. O anlaşmayı imzalayanları da kahraman diye bize yutturmaya çalıştılar. Hatta çalışmadılar, mecburen kabul etmemizi dayattılar.

Neyse ezcümle, Türkiye’nin bütün ihtiyacını karşılayacak petrole sahip olan o Musul’un, Kerkük’ün yıllarca ahlanması vahlanmasını yaptık biz, dizlerimizi dövdük.

Genç kardeşim şimdi sen de ileride bizim gibi ahlanma vahlanma diye bugün biz Libya’dayız.

Türk askerinin, Mehmetçik’in, Enver Paşa’dan Nuri Conker’e, Halil Paşa’dan Mustafa Kemal Paşa’ya, Nuri Paşa’dan, Albay Neşet Bey’e kadar birçok Osmanlı subayının mücadele ettiği Trablusgarp’ta, Libya’dayız bugün. Hani birileri soruyor ya ne işimiz var Libya’da diye.

Akdeniz’deki haklarımız için, senin, benim, bütün bu coğrafya için ve bu memlekette yeni doğmuş veya doğacak çocuklarımızın hakkını, hukukunu korumak için daha doğrusu rızkını korumak için bugün Libya’dayız biz.

Diyorlar ya tarih Türkleri çağırıyor diye; evet, bizden alınanı bize geri vermek için tarih bugün bizi çağırıyor.

Duyuyor musun Lübnan sokaklarından yükselen sesi, Türkiye naralarını duyuyor musun, vefalı Türkün gelişini nasıl kutluyor Müslüman kardeşlerin görüyor musun?

İşte bütün mesele bu mazlum coğrafyadan yükselen bu çağrı sesi ama sen Libya’dan gelen, Afrin’den gelen, Musul’dan, Trablusgarp’tan yükselen bu sesi duyma diye senin benim kulağıma başka başka şeyler üflüyorlar bu sosyal medyadan.

Gündemimizi değiştirmeye çalışıyorlar, dikkatimizi dağıtmaya çalışıyorlar, bizi cambaza baktırmaya çalışıyorlar, uyutmaya çalışıyorlar seni, tıpkı bizi yıllarca uyuttukları gibi.

Hani Malcolm X diyor ya, “Bütün uyuyanları uyandırmak için bir kişinin uyanık olması yeterli.” diye, işte o bir uyanık adam geldi ve bizleri uyandırdı, o uyanık adam seni de mutlaka uyandıracaktır yeter ki sen uyanmaya istekli ol.

Ol ki sen de bizim gibi Kerkük’e, Musul’a hayıflandığımız gibi Libya’ya, Akdeniz’e hayıflanma, üzülme. Anladın mevzuyu?

Kalın sağlıcakla.