HUTBE’de KILIÇ NE DEMEK? – 15 Ağustos 2020

24 Temmuz Cuma günü 350 bin müslümanın katılımıyla tekrar ibadete açılan Ayasofya bayramımıza, Ayasofya coşkumuza gölge düşürmek için farklı farklı argümanlar, konular sürüldü piyasaya…
Camide protokol mü olur? Davetiye ile Ayasofya’ya girmek ayıptır dendi… Hilafeti tartışmaya açtılar… Önümüzdeki günlerde şeriat naraları atacaklar ya, bugünden zemin hazırlıyor bazı uyanıklar…
Profesör Ali Erbaş Hocanın minbere kılıçla çıkıp hutbe okuması gündemin zirvesine oturdu.. Diyanet işleri başkanı, elindeki Kılıçla bizi, yani Türkiye’yi dışardan izleyenlere bir mesaj verme niyetindeyken, birilerine dünü, dünkü yiğitlerimizi hatırlatma amacındayken en büyük tepki, en yüksek tonajdaki ses maalesef içerden geldi…
“Utandım” diyenimi arasın, “Bu ne ya! Orta çağa geri mi döndük” diyenine mi, “Abi bu kılıç yakıştı mı, 2020 yılındayız, Müslümanlık kılıçla mı anlatılır, İslam sevgidir, hoşgörüdür, merhamettir, kılıç ise barbarlıktır” diyenlere kadar… Neler dediler neler. Laiklik elden gitti diyenler de işin cabası…
Yahu senin pek kullanmadığın, içine girmediğin, açılıp açılmaması seni pek de alakadar etmeyen bir mekanla, bir mabedle alakalı bu eleştirileri niye yaparlar pek anlamıyorum.. Senlik bir mevzu yok ya kardeş… Niye celallendin anlamadık…
Sosyal medyada taglar açtılar Ali Erbaş istifa etsin, özür dilesin, Diyanet kapatılsın… Yok şöyleydi önce özür dilesin Ali hoca, sonra istifa etsin, ondan sonra da Diyanet kapatılsın… Hazır kapatılıyor imam hatipler de kapatılsın bonus olarak…
Şimdi bazılarınız diyeceksiniz ki, yok kardeş sen karıştırdın mevzuları, sosyal medyada kuduranlar Ali Erbaş hocanın Hutbede okuduğu Fatih Sultan Mehmed’in vakıf duası ve vakıf bedduası metniydi. Yani o metinde geçen beddua ile Mustafa Kemal’e hakaret edildi, yani direk edilmedi de ima edildi sözleriydi…
Yok yok o vakfiye bedduası işin perdesi… O gün Ayasofya’nın coşkusunu hazmedemeyenlerin nefretlerini kusmak için önümüze koydukları şeydi. Zaten ne zaman sıkışsalar, ne zaman kudursalar, ne zaman insanların değerlerine saldıracak olsalar hep bu Atatürk maskesini takarlar bunlar… Eşlerini, kadınlarını dövünce de süveter giyiyorlar… Neyse dert Mustafa Kemal değil dostlar, asıl mesele Ali Erbaş hocanın elinde tuttuğu kılıçtı. can yakan, bağırtan, korkutan ve kudurtan kılıç…
Peki nedir bu Kılıçla hutbe okuma mevzusu? Hangi camilerde, neden Kılıçla çıkılır hutbeye?
Bir rivayete göre ASRI SAADET döneminde Hz. Ömer’in başlattığı bir gelenek olarak bilinse de tarihi belgelerde İstanbul’un Fethi esnasında Fatih sultan Mehmet’in başlattığı ve kesintisiz olarak 481 yıl Ayasofya’da uygulanan bir temsildir. Osmanlı savaşarak fethettiği şehrin en büyük kilisesini camiye çevirir ve Fethin sembolü olan 2 yeşil sancağı hutbeye asar, Kılıçla da hutbeye çıkılır. O Kılıcın anlamı dosta güven düşmana korkudur… Bu gelenek sadece Ayasofya’da değil Edirne Eski Camide, Kocaeli Gazi Süleyman Paşa Caminde, Amasra Fatih Camiinde ve Samsun Ladik’te bulunan Cuma camiinde yüzlerce yıldır devam etmektedir… Bu sosyal medyada yazıp çizenlerin pek camiyle işi olmadığından bu gelenekten pek haberdar olmamaları ve görünce ne oluyor laynnn demeleri normal… Ama bilmiyorlar ki o kılıç hutbede sol elde ise barışı, sevgiyi, merhameti temsil eder, dosta güven verir. Ama sağ ele alınırsa gazaptır, savaştır, ateştir o kılıç, yani düşmana korkudur…
Konu anlaşılmıştır herhalde…
Haa bazıları diyecek ki Kılıçla İslam yan yana niye getiriyor, o zaman da İslam eşittir barbarlık olarak algılanıyor?
Evet Kılıç İslam’ın simgesidir. Ama senin anladığın anlamda vurdu, kırdı, zulüm, yağma, işkence değildir o kılıç. O kılıç zamana ve mekana göre şekil alan nefes alan, yaşayan her hamlesinde bir mana bir anlam olan bir simgedir.
Üstad Necip Fazıl’ın tanımıyla;
İslamın kılıcı bir operatörün, bir doktorun elindeki bisturi-neşter gibidir.
Bu öyle bir kılıçtır ki, bu kılıcı eline alan kişi, eğer peygamberimizin rahmetinden, ruhundan gelen cereyan damarlarında dolaşmadıkça onu hakkıyla kontrol edemez.
Milyarlarca ton ağırlığında, durduramaz bir balyoz gibi küfrün, zalimin kafasına inen bu kılıç, eğer karşısındaki muhatabından ALLAH BİR lafzını duyunca, ne derece tutulmaz, kontrol edilemez bir noktada olursa olsun hemen o anda havada donar, yere iner ve yeni mümini, ebedi kurtuluşu yakalamış olanı selamlar…
Yani islamın kılıcı şefkattir, merhamettir, tedavidir… İslamın kılıcı tıpkı bir doktorun elindeki neşter gibi ucunda merhamet götüren şifalı bir alettir… Haa şunu da belirtelim. Hz. Ali’nin de dediği gibi, merhamet zalime kullanılarak soysuzlaştırılamaz… Evet İslamın kılıcı zalime, düşmana eceldir, mazluma ve müslümana ise hayat tapusudur…
Şimdi oturup düşünün bakalım Ayasofya’daki 3 hilalli kılıçtan rahatsız olanlar kimler?
Kalın sağlıcakla…