FESLİ DELİ DEDİNİZ ÇÜNKÜ KURKTUNUZ! – 11 Ekim 2020

7840A18C 9Ba3 43D9 Bb87 B5D947Ed4A73

Kısa bir zaman önce hayatını kaybeden tarihçi, araştırmacı, yazar Kadir Mısıroğlu ile ilgili birçok değerlendirme birçok paylaşım görmüşsünüzdür sosyal medya platformlarında. Bir tayfaya göre tarihi gerçekleri böyle belgeli, kaynaklı anlatan Osmanlı’nın endamını, özgüvenini, gücünü, kudretini bütün hayatına nakşeden Türk ve Müslüman bir adamdı Kadir Mısıroğlu. Üstat…

Yaptığı tespitleriyle, öngörüleriyle uzun yıllar isminden bahsettirecek magazinel tavırlarıyla veyahut da hamasi sloganik çıkışlarıyla değil de yazmış olduğu 60´a yakın kitabıyla; fikir kitapları, romanlar, şiir kitabı, Cüneyt Emiroğlu mahlasıyla yazdığı makaleleriyle Kadir Mısıroğlu yaşadığı devirde davasına ve kavgasına elinden geldiği kadar katkı sağlamıştır.

1996yılında herkes Fethullah Gülen’i ve onun yanındakileri normal eğitim yapan, İslami bir camia olarak bilirken Kadir Mısıroğlu FETÖ ile ilgili yaptığı çıkış ve tespiti her ne kadar dikkate alınmadıysa da yerli yerindeydi o tespit. Ardından Ayasofya´nın açılmasından Libya´nın durumuna, Lübnan´ın Tunus´un evrileceği noktaya, Dağlık Karabağ bölgesinden yani Kafkaslardan bir dirilişin başlayacağı öngörüsünden Amerika´nın çökeceği tarihe ve tarihi olaylara kadar söylediği sözler mercekle zoom yapılacak konular.

Özellikle de Cumhuriyetin kuruluşu öncesindeki durumun ve şeflik döneminde yapılan o imani, kültürel kıyımı ve harf inkılabının görünmeyen ve gösterilmeyen yönleriyle karanlık bir döneme ışık tutmuştur Kadir Mısıroğlu ve İsmet Paşa’nın kim olduğu, Lozan’da bize yutturulanların neye mal olduğu, askeri darbelerin, zulümlerin amaçlarını, faturalarını noktalarına kadar hapisler yatmayı ve yurt dışına sürgün edilmeyi dahi göze alarak korkmadan, çekinmeden verdiği mücadeleyle özellikle de gençler tarafından dikkatle takip edilip benimsendi Kadir Mısıroğlu.

Kemalizm ve Atatürk maskesi altında bu ülkede yapılan operasyonlara 5816 numaralı Atatürk´ü koruma kanununa rağmen ciddi bir mücadele etmiş hem de dimdik bir duruş, adam duruşu, dava adamı duruşu…

Fötr şapkanın bir sınıfı, bir grubu simgelediği, modernliği temsil ediyor diye kabul ettirilmeye çalışıldığı bir dönemde o ömrünün sonuna kadar fötr şapkayı reddetmiştir. Yaptığı bazı araştırmalarda parçaları birleştirerek ileri ki zaman diliminde yaşanabilecekleri de insanların önüne serdi.

Bazı isimlere ve o isimlerin hâl ve hareketlerine, kişisel olarak değil he, ´fikir ve zikir´ penceresinden takıntılı olduğunu her yazısında, her konuşmasında mutlak değinerek aklını ve imanını rahatlattığını biliyoruz.

Kadir Mısıroğlu’nun yazdıklarına, söylediklerine, yapmış olduğu tespitlere, kaynak ve evrak sunarak dillendirdiği fikirlerine cevap veremeyen bir zümre tarafından milli mücadele ve Atatürk düşmanı, işte Yunan aşığı fesli deli diye itibarsızlaştırmaya, aşağılamaya çalıştıkları bu Kadir Mısıroğlu´nun Trabzon Akçaabat’ta doğmasına rağmen soy ismini çarpıtarak Mısırlı Oğlu telaffuzu ile Arap hayranı olduğu pompalanmaya çalışıldı.

İçeriği bomboş iki kitap yazmayı yazarlık zanneden, okuduğu tweetlerden elde ettiği yalan yanlış bilgiyi televizyon ekranlarından birilerine satmaya çalışmayı da araştırmacılık zanneden ideolojik saplantıları ve takıntıları nedeniyle küfretmeyi, hakaret etmeyi, itibar suikastını kendine hak görenlerin sevmediği ve hiçbir zamanda sevmeyeceği Kadir Mısıroğlu´na, Milli Mücadele sonrası bu ülkede yapılan İslami ve fikrî kıyımı tek tek anlattığı süreç ve bu süreçle alakalı söylediği “Yunan işgal etseydi bu toprakları o da aynısını yapardı, ezanı yasaklardı, Kuran’ı yasaklardı, camileri ahıra çevirirdi, insanların sarıklarını, takkelerini, başörtülerini çıkarıp atardı, harf inkılabıyla da koca bir milleti cahil bırakırdı bu Yunanlar. E bunların hepsi oldu, 1923 ila 1949 arası. Eee, biz niye verdik o zaman kurtuluş mücadelesini? Bıraksaydık da Yunan işgal etseydi o zaman. Niçin binlerce evladımızı şehit verdik?”

İşte bu sitemi ve bu isyanı belli bir zümre tarafından alınıp, “Bu adam Yunan aşığı, Yunan işgal etseydi bizi diyor.” diye bir algı oluşturuldu.

Ömrü boyunca başındaki fesi ve yakasındaki imparatorluk armasını ve modernlik, çağdaşlık, zamana uydurma eğer kravatla oluyorsa ben de takıyorum. Hani eskiler söyler ya, “Adette, taklitte bir sıkıntı yok; alamette, taklitte sıkıntı var. Kravatın, ceketin, pantolonun kullanılmasında problem yok.” derdi. Batı’nın itikadını ve sembollerini alma, yeterli, derdi.

Bazı söylemlerin, fikirlerin zamanı, mevsimi vardır ya, zamanı gelince neyin ne olduğunu veyahut da ne olmadığı çıkar ya meydana, işte Kadir Mısıroğlu´nun verdiği mücadele zamanı geldiğinde bir bir anlaşılıyor. Bundan sonra da anlaşılacak.

Birilerinin derdi her zaman analizi, tespiti, fikri dinlemek, okumak, öğrenmek değil de propaganda yapmak olunca söze değil söyleyene bakıyorlar.

Zaten bizim en büyük problemimiz de söylenene dikkat kesilmek yerine söyleyene takılmamızdır.

Önce sözü bir anla, söyleyeni bir dinle sonra söyleyene istediğini söylersin.

Kalın sağlıcakla.