KAPALIMARAŞ AÇILDI! ŞİMDİ NE OLACAK? – 08 Ekim 2020

Asdf

Akdeniz’in tam ortasında bulunan, stratejik öneminden ziyade iki farklı milletin problemsiz bir şekilde yaşadığı bir yerdi Kıbrıs adası.

Kıbrıs, 1940’lı yıllardan sonra türlü zulümlere şahitlik etti. Faşist Makarios’un -ki İstanbul Beylikdüzü’nde de heykeli var- o Makarios’un emrindeki Rum EOKA teröristleri tam 20 yıl boyunca adada yaşayan Müslüman ve Türklere hayatı zindan ediyordu.

Uzun yıllar boyunca; işe giderken kaçırılan ve öldürülen, mezar taşları dahi bulunamayan insanlardan tutun da nüfusunun tamamı öldürülüp toplu mezarlara gömülen köylere kadar, yıldız bir futbolcuyken veyahut da gencecik bir öğretmenken evlerini savunmak ve ailelerini savunmak için hayatlarından vazgeçen insanlara kadar, birlikte görev yaptığı arkadaşları tarafından sadece ve sadece Türk olduğu için katledilip kuyulara atılan polislere kadar son yüzyılın tarih sayfalarına kanla yazılacak hikâyelerle dolu bir yerdi Lefkoşa, Girne, Magosa, İskele…

Sığındıkları ilkokulun bahçesinde kurşuna dizilen hamile kadınların, masum kız çocuklarının ve saklandıkları sınıflarının içine atılan bombalardan dolayı sakat kalan, felç geçiren yaşlıların çığlıklarına kadar bir dram yaşanıyordu adada. Aklın ve vicdanın tarifte zorlanacağı türlü vahşetlerle Kıbrıs Türklerinin canlarına, mallarına ve ırzlarına saldıran bu Rum çetelerinin amacı adayı Yunanistan’a bağlamak ve Kıbrıs Türklerini yani adadaki Müslümanları da adadan göndermek.

Kıbrıs Türklerinin çığlıklarına, feryatlarına bütün dünya her zaman olduğu gibi sessiz kalıyordu, üç maymunu oynuyordu yani.

Bıçağın kemiğe dayandığı bir tarihte 20 Temmuz sabahı, sabah namazının ardından başlayan ve bütün tarihçilerin “Ayşe tatile çıktı” operasyonu ile adanın garantör ülkesi Türkiye, Kıbrıs Barış Harekâtı’nı başlatarak adanın %38’ine tekabül eden kısmını Rum teröristlerden temizledi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de temelleri atılmış oldu. Barış Harekâtı esnasında tüm dünya Türkiye’ye ambargo uygularken, art arda kınamalar yaparken, yaptırım tehditleri savururken Türkiye’ye petrol ve silah veren tek ülke Libya devletiydi ve devletin başındaki Kaddafi’ydi. Kallavi adamların yurdu Libya.

74’deki Barış Harekâtı ile Kıbrıs’ın en önemli turizm noktası, Hollywood yıldızlarının dahi evlerinin bulunduğu, otelleri, plajları, denizi, kumu ile bütün dünyanın imrenerek baktığı Maraş bölgesi Türkiye ve Kıbrıs Türkleri tarafından alınıp Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne dâhil edilmişti. Maraş bir Türk bölgesiydi artık.

Tam 20 yıl boyunca Rum EOKA terör çetelerinin zulümlerine karşı 3 maymunu oynayan Batı ve Birleşmiş Milletler, Türkiye’nin başlattığı harekât sonrası yani Türk askerlerinin Kıbrıslı soy kardeşleri için kan ve din kardeşleri için can vermeyi göze alıp adaya çıkarma yapınca Birleşmiş Milletler hemen barış masasını kurdu ve adaya indi.

Yine aynı şeyi yapıyorlardı. Türk ve Müslüman öldürülürken sus pus olan dünya, Türkler ne zaman ayağa kalkıyor, meydana iniyor, dişe diş mücadeleye başlıyor hemen barış mavallarını, diplomasiyi en üst perdeden söylemeye başlıyorlar.

Kıbrıs’ın kalbi olan Maraş tam 48 yıldır Birleşmiş Milletlerin kararıyla girişe çıkışa yani yaşama kapatıldı ve adı da zaten Kapalı Maraş olarak Türk kesimi ile Rum kesiminin arasına bir tampon bölge olarak Birleşmiş Milletlere devredildi. Kıbrıs’ın turizm ve ekonomi konusundaki lokomotifi olan, her bir metrekaresine değer biçilemeyen Maraş’la ilgili binbir çeşit şehir efsanesi vardır. Bazı otellerin altın kaplama olduğundan, savaş sonrası kapatılmasıyla birlikte birçok otelin kasasında hala o günkü paraların böyle el sürülmeden durduğuna kadar neler neler… Her türlü şehir efsanesi Maraş için anlatılır.

Türklerin malı olan Maraş’ta Birleşmiş Milletlerin bir binası ve Türklerin de bir ordu evinin dışında 48 yıldır hiçbir şey canlı değil.

İngilizlerin bir sömürge olarak gördüğü ve her türlü imkânlar sunarak yok size pasaport vereceğiz, yok size vatandaşlık vereceğiz, işte para iş güç vereceğiz diyerek kendilerine köle etmeye çalıştığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ana vatan Türkiye ile son 20 yıldır hummalı bir çalışmanın içerisinde.

Fırat’la Dicle’nin arasında bir siyon devleti hayali kuran İsrail’in bu niyetini rahmetli Erbakan ve Rauf Denktaş’ın çizdiği Fırat’la Dicle arasında ay ve yıldız dalgalanacaktır anlamındaki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bayrağı beş parmak dağlarında bugün daha bir güçlü daha bir nazlı dalgalanılıyor.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne deniz altından döşediği borularla su götüren ve adanın can damarını belirleyen Türkiye, dünya devletleri tarafından tanınmayan bir devlet olarak dahi kabul edilmeyen Kuzey Kıbrıs’ı hak ettiği mertebeye yükseltmeye çalışıyor.

Doğu Akdeniz’den çıkarılacak olan gazın, petrolün yanında ada için hayati bir önem taşıyan su hamlesine, bugün de Gazimağusa’nın kenarında bulunan Maraş’ı turizme ve yaşama açarak adadaki dengeleri Kıbrıs Türkleri lehine çeviren Türkiye,  Kıbrıs’ı bir namus olarak bir şeref olarak ve Doktor Fazıl Küçük ’ün, Rauf Denktaş’ın, rahmetli Erbakan’ın, Ecevit’in ve günlerce işkence edilerek şehit edilen Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel’in bir emaneti olarak görüyor ve bugünden kıyamete kadar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ana vatan Türkiye’nin etle tırnak gibi olduğunu ve bu kardeşliği ve bu birlikteliği hiçbir gücün bozamayacağını dile getiren Ersin Tatar’la Kıbrıs’ta yeni bir geleceğin ilk adımları atılıyor.

Hayırlı, bereketli olması duasıyla.

Hoş geldin Maraş, heyecan getirdin, huzur getirdin ve yeni bir dirilişin fitilini ateşledin.

Kalın sağlıcakla.