İŞTE MERKEZ BANKALARININ EMİR ALDIĞI YER! – 6 ARALIK 2021
Kur’an-ı Kerim’de Bakara Suresi’nde “Hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olabilir. Hoşlandığınız bir şey de sizin için kötü olabilir. Gerçeği Allah bilir, siz bilemezsiniz.” diye çok güzel bir ayet var.
Biz bu ayeti “Her şerde bir hayır vardır.” diye kısaltarak sık sık kullanırız. Başımıza kötü bir olay geldiğinde “Vardır bunda da bir hayır.” diyerek tevekkül eder, Allah’a sığınırız.
İşte şuan içinden geçtiğimiz ekonomik açıdan zorlu dönemde de ben bu sözü sık sık tekrarlar oldum. Çünkü Allah’ın kesin hükümlerle yasak ettiği bir illete, faize karşı veriliyor bu mücadele. O yüzden sonunun hayırla biteceğine adım kadar eminim.
Ancak size bu ayeti hatırlatmamın sebebi bu değil. Verdiğimiz bu zorlu mücadelenin başka başka faydalarını da görmeye başladık. Mesela küresel ekonomik sistemin nasıl işlediğini, paraya hangi aktörlerin yön verdiğini, bağımsız politikalar uygulandığında nasıl saldırılar yapıldığını canlı canlı, hissede hissede yaşıyor, görüyor ve öğreniyoruz.
Şimdi size dünyadaki ekonomik sistemin başaktörü olan ancak birçok insanın adını bile doğru düzgün duymadığı bir kuruluştan bahsetmek istiyorum. Çünkü verdiğimiz ekonomik mücadeleyi doğru anlayabilmek için herkesin bu kurumu tanıması bilmesi şart! Çünkü tanımadığın bir düşmana karşı başarılı olamazsın.
Bu bir banka! İngilizce kısaltması BIS. Türkçe karşılığı ise Uluslararası Ödemeler Bankası. Eminim birçoğunuz bu bankayı ilk kez duyuyorsunuzdur. Ekonomi haberlerinde bile adı çok sık geçmiyor. Dünya Bankası, IMF ya da Amerikan Merkez Bankası FED gibi uluslararası büyük finans kuruluşlarının yanında doğru düzgün gündeme gelmiyor. Çünkü bu bankanın şahıslarla işi yok. Yani sen, ben ya da dünyanın başka ülkelerinden herhangi biri, bu bankaya para yatırıp, kredi çekme gibi klasik banka işlemlerini yapamaz. Bu banka daha büyük oynuyor. Öyle büyük oynuyor ki dünyadaki tüm merkez bankalarının merkez bankası olarak biliniyor.
Buraya dipnot olarak şunu ekleyeyim; bu banka 1930’larda Büyük İsrail Devleti’ni kurabilmek ve bu devletin kurulması için bütçe oluşturma amacıyla Yahudi tüccarlar kurulmuş bir bankadır.
Bu banka dünyanın en izole ülkesi İsviçre’de bulunuyor. Basel kentinde, yıl boyunca yoğun karla ve sık ormanlarla kaplı Alp Dağlarının zirvesinde. Burası dünya ekonomik sisteminin karargahı adeta. Hani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanına ayar verdiği one minute olayıyla hafızalarımıza kazınan Davos Zirvesi’nin yapıldığı Davos kasabası da aynı bölgede yer alıyor.
Peki, bu banka ne iş yapar? Niye bu bankaya tüm merkez bankalarının merkez bankası deniliyor? Hemen anlatalım dostlar.
Bütün Batı ülkeleri ve gelişmekte olan devletlerin bankacılık sistemlerini Uluslararası Ödemeler Bankası yani BIS’in elinde. Dünya para piyasasını küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda kontrol ediyor. Aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 60’dan fazla ülkenin Merkez Bankası BIS’e üye. Bu ülkeler de öyle kıyıda köşede kalan ülkeler değil. ABD’sinden Almanya’sına Fransa’sından Japonya’sına Rusya’sından Çin’ine kadar dünya ekonomisinin neredeyse tamamını oluşturan ülkelerin merkez bankaları BIS’e bağlı.
Uluslararası piyasalardaki en eski finansal organizasyon olan BIS’in piyasalar veya kurumlar üzerinde bir denetim ya da kanun koyucu işlevi yok aslında. Sadece tavsiye niteliğinde kararlar alıp, yol gösterici bir çerçeve oluşturuyor. Tabi bu kağıt üstünde böyle. Çünkü küresel ekonomik sistem ve merkez bankalarının politikaları bu bankanın koyduğu kurallar üzerinden şekilleniyor uzun yıllardır.
Yani BIS’e bağlı olan bizim Merkez Bankamız da dahil hiçbir merkez bankası aslında bağımsız değil. Hani “Merkez Bankası bağımsız olmalı. Kararlarına müdahale edilmemeli.” diyenler var ya onlar aslında bağımsız olsun derken “BIS’in kararlarına göre adım atsın. Hükümetler, Cumhurbaşkanı, Başbakan falan karışmasın.” demek istiyorlar.
İşte dananın kuyruğunun koptuğu yer burası dostlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası ve faiz hakkında yaptığı açıklamalar bunları hop oturtup, hop kaldırtıyor. Taa 1930’larda kurdukları ve yıllardık tıkır tıkır işleyen bir sisteme adamın biri çıkıp çomak sokmaya kalkıyor! E bu durumu hemen kabul edip, boyun eğecek değiller tabi. Ellerindeki bütün gücü kullanıp, Türkiye ekonomisine verebildikleri kadar zarar vermeyi deniyorlar.
Şu sistemin saçmalığına bir bakar mısınız? Biz oy verip ülkeyi yönetmesi için birilerini seçelim. Seçtiğimiz kişi ülkedeki olumlu ya da olumsuz her şeyden sorumlu olsun. Ekonomide bir olumsuzluk olduğu zaman hesabını ondan soralım ama o ülkenin para politikasını belirleyen bankaya hiçbir müdahale de bulunamasın. Neymiş bağımsız olacakmış! Bağımsız olmasına olsun da senin verdiğin kararların hesabını siyasi iktidar veriyor halka, o nasıl olacak? Kararı veren sen hiçbir şeyden sorumlu değilken, sana müdahale edemeyen iktidar hesabını veriyor! Yani davul senin boynunda, tokmak başkasının elinde. Valla ben hiçbir şey anlamadım bu sistemden.
Anlayacağınız sözde bağımsız özde BIS’e bağlı merkez bankaları, kendi ülkelerindeki devlet başkanları yerine BIS’i dinlerler, BIS’in koyduğu kurallara göre hareket ederler.
2 yıl öncesini hatırlayın. Cumhurbaşkanı Erdoğan Merkez Bankasının faiz politikasından memnun olmadığını açıklamış, faiz indirimi yapılması gerektiğini söylemişti. Sonuç alamayınca da Merkez Bankası Başkanını değiştirmişti. Bunun üzerine bizi dolar, kur üzerinden bombardımana tutmuşlardı. Tam o dönemde BIS’in Genel Müdürü Bloomberg’e verdiği bir röportajda “Diğer ülkeler merkez bankasının bağımsızlığına hükümet karıştığında bedelinin ne olduğunu görmek istiyorsa Türkiye’ye baksın.” diye açık açık tehdit etti. Bu sözlerle Türkiye ekonomisine operasyon çektiklerini de itiraf etmiş oldu tabi.
Eğer Merkez Bankası, bunların istedikleri gibi milli hükümetin hiçbir müdahalede bulunamayacağı şekilde bağımsız olursa ne olur bir düşünelim? Siz paranızın, bankanızın olduğunu düşünerek mali hamleler yaparsınız ama sizin paranız başkalarının koyduğu kurallarla, başkaları tarafından ve onların istediği şekilde yönetilir. Banka sizin ülkenizdedir, adı sizin ülkenizin adıdır ama banka sizin değildir. Sonuç olarak büyük bir kriz olur, onlarca banka batar ve yüz milyarlarca dolar çöpe gider. Aynı 2001 krizi ve öncesinde olduğu gibi.
Bir de günümüze bakalım. Evet, sisli, bulutlu bir yolda ilerliyor şu an ülkemiz. Döviz yerinde durmuyor, sabah-akşam zam var. Her şey ateş pahası. Bir bunun yanında fırsatçı leş kargaları var. Stokçuları da unutmayalım. Kara borsacılarımız da baya baya arttı maşallah! Ama hiçbir banka batmamış, devlet tüm hizmetleri aksatmadan yerine getirmeye devam ediyor. Memurların, emeklilerin maaşları tıkır tıkır ödeniyor bir de üstüne zam yapılıyor. Dünyanın tedarik zinciri kırılmış ama bizim ülkemizde yok yok! Bütün dünya kışın ortasında “Elektriksiz mi kalacağız? Doğal gazımız mı kesilecek? Benzin yokluğu mu yaşayacağız? Ekmek, süt, yağ kıtlığı mı yaşayacağız?” diye endişeli bir bekleyişin içerisinde. Ama şükür ki bizim ülkemizin önümüzdeki aylar için böyle bir tedarik belirsizliği, gıda yetersizliği gibi bir endişesi yok. Evet, sıkıntı ve endişeli bir bekleyiş var. Ama reel olarak hiçbir ekonomik kriz emaresi yok.
Peki, ne var? Bağımsız bir ekonomi oluşturma mücadelesi veren devleti, milletin seçtiği hükümeti, kendi çıkarlarına göre kontrol edemedikleri için ekonomi yönetilemiyor algısı oluşturarak ekonomik darbe yapmaya çalışan küresel güçler var.
Şimdi bazı şeyler bu kadar açık ve net belliyken, dolar arttı bazı ürünler biraz pahalandı diye yıllar sonra yakaladığımız bu fırsatı ve yüz yılda bir bulabileceğimiz bir adamı, Türkiye’yi tam bağımsız hale getirmek için adeta tek başına mücadele eden bir lideri küresel çakallara yedirecek miyiz?
Biz, FETÖ’nün itleri gibi ülkesini ve liderini 3-5 dolara satacak kadar alçak mıyız?
Biz ülkesinin sırlarını birilerine otoparklarda 400 dolara satacak kadar hain miyiz?
Biz Amerikan bayrağı süslü battaniyelere sarılıp da birilerinin kucağına oturacak kadar omurgasız mıyız?
Yok aga değiliz! Biz böyle bir millet değiliz. Biz Akif’in “Yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunum. Kesilir belki fakat çekmeye gelmez boynum.” dediği gibi bir milletiz.
Onun için herkesten rica ediyorum; ülkemizde olağan üstü durumlar yaşandığında lütfen biraz düşünelim. Derin düşünelim, mantıklı düşünelim, araştıralım, sorgulayalım. Algılara kapılmayalım. Hissi, nefsi ve anlık değil geleceği hesap ederek, sadece aklımızla değil aklımızla birlikte yüreğimizi ve vicdanımızı da kullanarak bakalım olaylara.
Emin olun o zaman her şeyi daha net görecek ve daha düzgün anlayacağız.
Ezcümle; bu ülkenin bir ferdi, bu coğrafyanın evladı olmak ve Mustafa Kemal’in tam bağımsız Türkiye’sinde yaşamak öyle şiir okumakla, slogan atmakla, Instagram’da fotoğraf paylaşmakla, mevcut iktidara sövmekle, devamlı Batı ülkelerine güzelleme yapmakla olmuyor.
Fransız tarihçi Braudel “Türkler tarihin kayıp çocuklarıdır.” diye tarif eder bizi.
Evet hepsi biliyor, biz gelince onlar gidecekler. Bütün mücadele biz gelmeyelim diye. Onun için bedeller ödeme pahasına dahi olsa mücadele edeceğiz ve eninde sonunda geleceğiz.
Kalın sağlıcakla…