2020’de EN ÇOK ONLAR ÖZLEDİ – 31 Aralık 2020
Yeni yılın ilk günü; durayım, susayım dedim ama yok arkadaş. Boş tarlada kafasına göre otlayanları yola getirmek lazım yoksa hepsi ayrı bir yere dağılıyor. Sonra? Topla toplayabilirsen.
Biz önümüze bakalım, biz işimize bakalım, biz gençlerimizin önünü açalım, dünkü sıkıntıları, geçmişte yaşanan o zorlukları ısıtıp ısıtıp onların önüne sunmaya gerek yok derken bir yerden çıkıyor yine bir çıbanbaşı, konuşuyor boş boş.
Mesele ne? Başörtüsü, türban. Yıl 2021. Dünya çağ atlamış, dünyanın işleyiş seyri değişmiş, hayat değişmiş, her şey yeniden tasarlanır hale gelmiş. Mesele ne? Başörtüsü, türban.
Gelelim bize. Türkiye yerli uzay mekiğini göndermeye hazırlanıyor. İHA’ların, SİHA’ların modelleri dünya için referans görülüyor, millet bunu biz de yapmamız lazım diye sıraya giriyor. Ülkede konuşturulmak istenen gündem ne? Başörtüsü, türban.
Ali Babacan, partisinin kongresinde gözyaşları içinde anlatıyor. 28 Şubat sürecinde kız kardeşinin başörtüsünden dolayı üniversite kapılarında yaşadığı zorlukları ve bu durumun ailesi ve kendisi için nasıl travmatik bir olay olduğunu konuşuyor ve işte o gün siyasete girmeye karar verdiğini söylüyor.
Anlatıyor. Belli ki canı yanmış, ağlıyor. Samimi midir değil midir bilemem, oralara hiç girmeyeceğim zaten. Yalnız sayın Babacan ve onun yanındakiler milleti aptal yerine koymayın. Gözünüzü seveyim, kendinizi demokrasi havarisi modunda lanse edip edip bugün de durduk yere başörtüsü gündemi oluşturup kendinizi daha fazla rezil etmeyin.
Şu anda aynı masada bir ekmeği bölüştüğünüz, kol kola girip aynı yolda ve aynı çizgide yürüdüğünüz kişiler, dün kız kardeşinizin başındaki örtüyü çekip atanlardı. Onların ateşine odun taşırken de aklınıza kardeşinizin, annenizin, ailenizin yaşadığı o olaylar geliyor mu? Neyse. Siz şimdi gidin, o başörtüsü için döktüğünüz gözyaşlarını görenler, “Bu da siyasal İslamcı çıktı, ne olduğu belli oldu.’’ diye sizi linç ediyorlar ya, onlarla gidin uğraşın.
Biz gelelim, bizim mevzuya.
Sabah akşam insan hakları, bölücü olmayan uzlaşmacı yaklaşım, demokrasi, özgürlükler ve yaşam standartları, ayrıştırıcılıktan uzak olmak, sarılmak, daha da sarılmak hatta böyle sıkı sıkı sarılmak, hep birlikte tutunmak diye o sahte gevezelik eden CHP’li Fikri Sağlar, bu adam aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin eski bakanı he. Harfi harfine şu cümleleri kuruyor:
Türban sorundur. Türban, irticai faaliyetlerin, şeriat isteyenlerin üniformasıdır. Şahsen ben yarın bir gün türbanlı bir hâkimin karşısına gittiğimde, haklarımı koruyacağı ve adaleti yerine getirebileceği konusunda kuşkum var.
O hadsiz CHP’li Fikri Sağlar, “Türban bir sorundur.” diyerek yeniden türbanı, başörtüsünü gündeme getiriyor.
İşte CHP’nin iç sesi olan bu adamın söylediklerini durup bir daha dinleyin. Olmadı bir daha dinleyin yine olmadıysa oturup baştan dinleyin. Hatta Canan Kaftancıoğlu’nun o sağ kesimden oy almak için takiye yapıyoruz sözlerini de üstüne koyun, öyle dinleyin.
Türban militanlıkmış, başörtüsü Anadolu geleneğiymiş. Sizin ağzınızı yerim be. Başörtüsü bilmem ne de, türban bilmem neymiş. Kimi kandırıyorsunuz ya? Kimin aklıyla dalga geçiyorsunuz? Kimin gözünü boyamaya çalışıyorsunuz?
Bitmedi mi bu kininiz, yetmedi mi yaptıklarınız? Aldığınız ahlardan bir kere de olsa kızarmadı mı o yüzünüz? Başı kapalı gördüğünüzde kuduruyorsunuz, çileden çıkıyorsunuz, deliriyorsunuz.
Vazgeçin artık açıkla kapalı karşılaştırmalarından. Bu milletin öz çocuklarını, öz bacılarını, öz kardeşlerini birbirine kırdırma hedefine bir son verin. Başörtüsüydü, kot pantolonuydu, yok bilmem mini eteğiydi… Neyse ney! Bir kadın öldürüldüğünde, bir kadın şiddete maruz kaldığında, bir kadın muhtaç olduğunda sizin vicdanınız ve adamlığınız örtülü mü örtüsüz mü diye mi insanlara yaklaşıyor he? Kadının değeri, başındaki örtüyle mi eş değer sizin dünyanızda? Kadının aklı ve zekâsı, merhameti, adalet anlayışı, insanlığı, vatandaşlığı örtüsüne göre mi bakılıyor sizin orada?
Kadın örtülü olduğunda çaycı, temizlikçi olabiliyor size göre, hiç problem yok. Kadın hem örtülü hem de hâkim olduğunda neden sıkıntı var? He? Kadının iffetini ve yaşam modelini yargılamak, kadının örtüsünün bağlama şeklini sorgulamak sizin ne haddinize be?
FETÖ projelerini, o eski Türkiye’nin, o kokuşmuş zihniyetini puronuzu içerken arkadaş ortamında istediğiniz gibi kusun, onlarla birlikte oturun, oralarda onu sıvayın o pisliğinizi.
Şimdiki gençler yeni bir dünyada yaşayacak. Bunu aklınıza sokun! Yeni dünya modeline uygun bir hayat kuracak şimdiki gençler. Yarının gençleri bu sıkıntıları konuşmayacak, yaşamayacak, görmeyecek. Ekmek istediğiniz o nefret tohumları bu topraklarda bir daha yeşermeyecek. Üniversite kapılarında, o 28 Şubat sahneleri bir daha yaşanmayacak bu topraklarda. Kimse bir kadına hitap ederken örtüsüne bakıp konuşamayacak. Aklına, yeteneğine, zekâsına, vicdanına, insanlığına göre konuşacak, değer görecek, el üstünde tutulacak o kadınlar.
Sizler de o söylediğiniz ayrıştırıcı ve bölücü sözlerinizin hesabını mahkemede verirken denk gelir de sizi vatanını seven kadın bir hâkim yargılarsa bakın o zaman ne oluyor? Haddinizi öyle bildirir ki vaktiniz olmaz başının örtüsüne bile bakmaya.
He bu arada Antarktika’da yeni bir yaşam modeli daha keşfedilmek üzere ve Türkiye kendi uydusunu fırlatıyor hem de hiçbir şeye takılmadan.
Siz? Siz hâlâ başörtüsünü konuşuyorsunuz.
İşte bu gericilerle Türkiye’nin işi gerçekten zor.
Hepinize hayırlı seneler olsun.
Kalın sağlıcakla.