BUNLARIN HEPSİ TUZAK! – 9 KASIM

A0Dde3Fe 7179 4C72 9773 16E695C4B513

Son 2 gündür sosyal medyada, sayfalarda her tarafta karşımıza çıkıyor: Orkun Işıtmak. Kendisi YouTube için çektiği içeriklerden dolayı böyle herkes manşetten veriyor adını. Tabii bu çocuğu tanımayan veya gündem o kadar yoğun ki, bu yoğun gündemin içinde bu çocuğun videosunu veyahut da yaptığı işi ve yaptığı bu işin üzerine ayağa kalkan insanların söylemlerini kaçıranlar doğal olarak soruyorlar tabii: Kim bu Orkun ışıtmak? Mesele ne?

Şimdi bu kardeşimiz sosyal medyadaki fenomen piyasasının önde gelen isimlerinden biri. Yaklaşık 10 milyona yakın abonesi var yani Türkiye’nin YouTube’da en fazla takipçisi olan bir YouTube kanalının sahibi. Kendisi de daha 25 yaşında. Böyle ilginç videolar çekerek paraya para demeyen genç bir arkadaş. Hem de ödüllü bir sosyal medya fenomeni. Bu kardeşimiz son rezil içeriğiyle gönüllerimize taht kurdu. Tabii güzel ve sevimli olarak değil.

Yaptığı video içerik şöyle:

Bu Orkun Işıtmak, özel bir anaokuluna gidip oradaki 3 yaşındaki, 13 çocuğa bir günlük öğretmenlik yapıyor. Videosunun başlığı da öyle, “Bir Günlük Anaokulu Öğretmeni Oldum” diyor. Ee bunun nesi rezil bir içerik diyorsanız az bekleyin, anlatayım size güzelce.

Bu Orkun Işıtmak videosunun girişinde tetanos aşısını olduğunu söylüyor yani olur da eğer çocuklar kendisini ısırırsa falan tedbirini alıp da geldiğini söylüyor. Öyle giriyor anaokulunun kapısından içeriye. Sınıfa giriyor ve kendini çocuklara bir güzel tanıtıyor. Çocuklardan biri çığlık atıp ben annemi istiyorum dediğinde de “Arkadaşlar Squid Game oynamıyoruz, kişi sayımız azalarak gitmeyeceğiz, biz ciddi bir müesseseyiz arkadaşlar.” diyor. Yani aklı sıra böyle komiklikler falan yapıyor. Tabii o sırada videoda Squid Game dizisinin gerilim müziği var. Devam ediyor video.

Sevgili Orkun kardeşim her şey tamam; o şimdiye kadar ciddi ciddi emek verip çektiğin videolar, içerikler tamam da konu çocuklar ve çocukların psikolojisi olunca işin tadını kaçırmışsın. Yani? Orada bir dur.

Herkes sana yüklenmiş, herkes seni hedefe koymuş, herkes sana hücum etmiş ama benim derdim bu değil, daha doğrusu benim derdim sen değilsin. Gezi kalkışmasında daha 15 yaşındayken polisleri öldüreceğiz diye tehditler savuran Orkun Işıtmak, benim derdim sen değilsin kardeşim. Ciddi söylüyorum, benim derdim sen değilsin. He bunun yanında böyle göz yuma yuma etkileşim ve beğeni için çocukların duygu istismarına sebep olan bu içeriğin de değil benim derdim.

Benim burada ilgilendiğim buna müsaade eden okul yönetimi, buna onay veren ebeveynler, bu içerikte bir sakınca yoktur diyen pedagoglar, psikologlar benim derdim. Bu video sosyal medyada ciddi ciddi bir tepki alınca Orkun Işıtmak da bu videonun okul yönetimi tarafından izinli olduğu, ailelerin onayı olduğu ve pedagogların bilgisi dâhilinde çekildiğini söyledi.

Bakın kim olursa olsun, nereden olursa olsun çocuklar hiçbirimizin malı değildir veyahut da kendi işimiz için, kendi işimiz için, kendi camiamız için, kendi ideolojimiz için kullanılacak bir materyal de değildir çocuklar. Bir tane küçük çocuğun tuvalete gidip kaka yapıp sonra o kakasını nasıl sileceğiyle ilgili o anlık komik gelen bu şakalar o çocuğun mahremi, o çocuğun kişisel alanıdır. Duyar kasmaya falan gelmedim, böyle bir niyetim zaten hiçbir zaman olmadı, bizi takip edenler bilirler onu. Bu videoyu çekeceğimizi söyleyince birileri demiş ki “Ulan her şey bitti de bu video, bu konu mu kaldı?” Pardon?! Yok yok, pardon? Bir şeyleri değiştirmeye, bir şeyleri düzeltmeye bu kadar duyarlıysan ben konunun bu kısmıyla ilgileniyorum, bir zahmet sen de başka bir tarafıyla ilgilen. Olur mu?

Bakın bir kez daha söylüyorum, benim derdim bu genç arkadaş yani Orkun Işıtmak değil ve bu çektiği video da değil benim derdim. Derdim çocukların istismarını önemseyen hangi pedagog bu içeriğe onay verdi? Bunu merak ediyorum ben. Çocukların okul öncesi eğitimine ve kişilik, karakter gelişimini önemseyen hangi okul idarecisi buna onay verdi? Ben bunu merak ediyorum ve ailelerin bu videodan ne kadar haberdar olduklarını merak ediyorum. Onu sorguluyorum.

Çocuklar o yaşlarda öğretmenleriyle farklı bir bağ kurup ilk öğretmenleriyle apayrı bir ilişki kuruyorlar ama iyi ama kötü. Bizim anlayamadığımız bir bağları var yani. Ben de iki çocuk babasıyım. “Öğretmeniniz kaçtı, ben geldim” sözlerinin o çocuklardan birinde ya da birkaçında nasıl bir iz bıraktığını biri anlatabilir mi bizlere? Bunu bu videoya onay veren aileler düşünmüyor mu, sorgulamıyor mu, umursamıyor mu?

Çocuklarımızın mahremiyetini basit argümanlarla ele alamayız. Kendi etkileşimimiz için onların dünyasını çalamayız. Onların kişisel haklarının sınırlarına anne baba da olsak böyle bodoslama dalamayız.

Para ve beğenilme duygusu için başka neleri feda edeceğiz he? Mavi balina diye bir beladan bahsetmiştim size daha önce. Sanal ölü tuzağı. Gencecik çocuklarımız düşüyor bu tuzağa. Gencecik kardeşlerimiz kapılıyor bu oyunlara. Gencecik çocukların intihar haberleri geliyor art arda. Böyle her levelda komutlar veren bir oyun. 50 günlük bir süreyi kapsayan bu komutlar arasında derin olmayacak şekliyle kol ve bacakların kesilmesi, belli bir süre boyunca hiç kimseyle görüşülmemesi, bunun yanında yüksek sesli olarak müzik dinlenilmesi gibi aşamalar yer alıyor. Sonunda da ya parayı kazanıp hayatta kalıyorsun ya da intihar edip başka bir yerde başka bir şey kazanıyormuşsun. Allah muhafaza.

Eee? Böyle bir tehlikeli ortamda şimdi başka bir sıkıntımız var. Bu burnumuzun dibindeki Squid Game meselesi ve giderek bu oyunlara da ilgi sürekli artıyor. Çocuklar balonların içerisine kırmızı boyalı sular koyup oyunu kaybedenlerin üzerine patlatıp akıtıyorlarmış bunu, öldü ya da kaybetti diye. Böyle bir ortamda ne yapacağız? Dikkatli olacağız. Birileri de çıkıyor, “Ya işte eski oyunlarımız ne güzeldi. Çocuklarımıza eski mahalle…” diyor?

Bu saatten sonra o eski mahalle oyunları falan geri gelmez, kimse boş hayallerle eskiye özlemi dile getirip bugünü ve yarını çöpe atmaya kalkmasın. Bu saatten sonra o bizim akşam ezanına kadar süren, domatesli ekmek arası nostaljisi yeniden dünyaya gelmez; kimse bunu özledim diyerek, hayıflanarak boşa zaman harcamasın ve bugünün çocuklarına dünün o argümanlarını alıştırmaya, zorunlu tutmaya da kalkmasın kimse.

Yeni dünyanın dilini kullanacaksın. Yeni dünyanın yani dijital dünyanın tüm argümanlarını kullanacaksın; ama sınırlarını çizip ama kontrolü elinden bırakmayıp ama hep ayık olarak sunacaksın bunu çocuğa!

Türk televizyonlarındaki haberciler çocuk istismarı, çocuk kaçırılmaları, çocuklara yapılan bir sürü olumsuz haberler kadar çocuklar hakkında pozitif haberlere de aynı değer ve aynı önemi verseler keşke. Bugün metroda veyahut da otobüste ya da toplu taşıma araçlarındaki herhangi bir yerde bir çocuğa gülümsesen, bir çocukla iletişime geçsen, bir çocuklu aile ayakta kaldığında onun çocuğunu kucağına almayı denesen aklından bir sürü şeyler geçiyor. Böyle kendini kötü hissediyorsun, sapık gibi hissediyorsun kendini ya. Kadın ya da erkek fark etmez, o haberlerde gördüğün rezillikler geliyor hemen aklına ve vazgeçiyorsun, geri çekiliyorsun. Ufak ufak bizi bütün kötülüklere, bütün sıkıntılara alıştırdılar.

Tamam, alıştık her şeye ama çocuklarımızı bilerek içerik olarak kullanmaya alışmayalım bir zahmet.

Tamam, alıştık her şeye ama küçücük çocukların rujlanıp, ojelenip, Starbucks pozlarına alışmayalım bir zahmet.

Tamam, alıştık her şeye ama küçücük çocukların mahremiyetlerinin ulu orta sergilenmesine alışmayalım bir zahmet ya.

Tamam, alıştık her şeye ama çocuklarımızın çocukluklarının çalınmasına, birey olduklarının göz ardı edilmesine, onların bir malmış gibi kullanılmasına alışmayalım bir zahmet.

Tamam, alıştık her şeye ama çocuklarımızın kendi ellerimizle pedagojik felaketler yaşamasına alışmayalım bir zahmet.

Tamam, alıştık her şeye ama birilerini eğlendirmek adına başka birilerini rezil etme durumuna alışmayalım artık.

Tamam, alıştık her şeye ama reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığıyla çocukların sömürülmesine, çocukların üzerinden üç beş kuruş para kazanılmasına alışmayalım artık.

Tamam, alıştık her şeye ama çocukları ifşa eden, çocukları teşhir eden, çocukları kullanan o sömürüye alışmayalım bir zahmet.

Bu arada Orkun Işıtmak, o videosunu linç edenlerin trol olduğunu ve hepsinin de tek bir elden kendisini karalama organizasyonu yapmak için görevlendirildiğini söylemiş.Allah Allah? Bu arada böyle bir şey çıktı. Birisi bir yanlış yapıyor, işte “Hep beni karalıyorlar…”

Güzel kardeşim sana bir abi tavsiyesi; bu kadar önemseme kendini. Tamam? Fanlarının sana yazdıkları dışında da oku bir şeyler, geliştir kendini. He ne yapacağını biliyorum. Bu videodan sonra böyle gündemi değiştirmek ve bu içeriğin hakkında yazılıp çizilenleri de unutturmak için zaten gidersin bir yetimhaneye -para sende nasıl olsa- dağıtırsın üç beş hediye, işte üst baş bir şeyler… Unutulur gider, yani onun için çok sıkma o tatlı canını bunlarla. Hep öyle yapıyorlar zaten. Ara ara yardım kampanyaları şunlar bunlar. Sonra? “Ayy ne kadar güzel bir çocuk, ne kadar iyi bir adam.”

Ha bu arada Orkun Işıtmak kardeşim bir de polislere zırt pırt küfretme, olur mu güzel kardeşim? Bir şey olursa da yatarım mağdur ayağına diye düşünüyorsun, gerek yok. Çok ciddi bir kanalın var, ciddi de bir takipçin var. Güzel içerikler yap, güzel videolar çek ve ondan sonra da paranı da adam gibi kazan. Sonra da nasıl istiyorsan onu öyle paşa paşa ye. Anlaştık? Ama o küçücük çocukların üzerinden elini ve dilini çek! Anlaştık mı abisi?

Kalın sağlıcakla.