DEVLET ÜCRETSİZ KİTAP VERMESİN! – 2 EKİM 2021

2C886072 5254 4Af8 A26E 7A16728236A5

İki yıldır doğru düzgün okul yüzü görmeyen çocuklarımız, koronavirüs aşısının bulunmasıyla bu sene yeniden okul sıralarına döndü çok şükür. Çocukların okuldan uzak kaldıkları dönemde yaşadığı sıkıntıları gören devlet yetkilileri, alınan yoğun tedbirlerle bu sene yüz yüze eğitime devam etmekte kararlı. Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı, kendi aralarında koordine olarak bu süreci en iyi şekilde yönetmeye çalışıyor.

Tabi okulların açılması, sokaklarda üniformalı, çantalı çocukların dolaşması, eğitim hayatını yıllar önce tamamlamış benim gibi kişileri de şöyle bir maziye götürdü. İlkokul, ortaokul, lise yıllarımız yeniden canlandı gözümüzde. Yaz tatili bitip de arkadaşlarımıza kavuşacağımız, öğretmenlerimizi göreceğimiz için ne heyecanlanırdık. Tabi boş derslerde yaptığımız gırgır şamatanın, okuldan kaçmaların, öğrencilik maceralarının tadı da bir başkaydı. İşte bunları anlatmaya başladığın zaman anla ki yaşlanıyorsun artık. Neyse insan böyle hayatın keşmekeşi içine girince öğrencilik hayatını özlüyor, o günlerin kıymetini daha iyi anlıyor ama iş işten geçti tabi artık. En azından bizim için.

Neyse bizim için okulların açılması böyle güzel heyecanların yanı sıra, zorlu bir mücadelenin de başlaması demekti. Şimdiki çocukların çok yabancı olduğu bir konu, bizim eğitim hayatımız için en kritik kavşaklardan biriydi. Yaşı 30’un üstünde olanlar çok iyi bilirler bu konuyu. 25 civarı olanlar biraz hatırlar. Ondan daha küçükler ise görmediler, yaşamadılar böyle bir olay… O yüzden bu anlatacağım konuya Fransızlar…

Ders kitaplarından bahsediyorum. Okulun ilk günü derse gelen her öğretmen, o sene dersi işleyeceği kitabın adını, yazarını, yayınevini bize söyler, biz de defterimize not alırdık. Bütün öğretmenler bu bilgileri verdikten sonra elimizde şöyle 10-15 kitaplık uzun bir liste olurdu. Akşam eve gidince de verirdik listeyi anne-babalarımıza “Bu sene bu kitaplar alınacakmış.” diye. Ondan sonra başlasın macera. Kırtasiye kırtasiye gezerdik artık. Bir kırtasiyeye gidersin kitapların 3 tanesi vardır, 5 tanesi yoktur. Başka bir kırtasiyeye gidersin 1 tanesini bulursun diğerini bulamazsın. Bazı derslerin kitaplarını hiç bulamazsın. Yazdırırsın kırtasiyeye ismini, beklersin haftalarca kitap gelsin diye. O sırada dersler devam ediyor tabi. Arkadaşının kitabı varsa onla falan idare etmeye çalışırsın. Tabi bu söylediklerim yeni kitap alacak parası olanlar için. Çünkü bayağı bir maliyeti oluyordu bu kitapların. Şimdiki parayla rahat bin lirayı falan bulur herhalde. Ekonomik gücü olmayanların durumu daha da vahimdi. Üst sınıfta okuyan abisi-ablası falan olanlar onların kitabını kullanmaya devam ederdi. Abisi-ablası olmayanlar ise üst sınıflardan ikinci el kitap bulmaya çalışırdı. Kimi üst sınıflar sevabına verirdi bu kitapları, kimi de sıfır kitaplara göre cüzi bir miktar karşılığında satarlardı. Her sene böyle çetrefilli bir süreci yaşardık. Okulun ilk bir ayı falan kitapları bulmayla, silgi, kalem, defter almayla geçer giderdi.

Şimdinin lise ve üniversite öğrencileri bu günleri hiç görmedi mesela. Çünkü AK Parti en önemli seçim vaatlerinden olan ücretsiz ders kitabı uygulamasını iktidara geldiği ilk yıl hayata geçirdi. 2003 yılından beri ilkokul, ortaokul ve lise kademelerindeki tüm ders kitapları, öğrencilere ücretsiz olarak veriliyor. Çocuklarımız okula gittikleri ilk gün, sıralarının üstünde poşetlenmiş halde ders kitaplarını hazır buluyor. Akşam eve dönerken de alıp, geliyorlar kitaplarını. Ne para pul derdi var, ne de kırtasiye kırtasiye dolaşma sorunu…

Öğrenciler ve veliler için hem maddi hem de manevi anlamda birçok sıkıntıyı ortadan kaldıran çok güzel bir hizmet bu. Allah, bu hizmetin hayata geçmesini sağlayan herkesten razı olsun. Ancak son yıllarda bu güzel hizmeti faydasız hale getiren, boşa düşüren, 2003 öncesindeki eski günleri yeniden hatırlatan bir uygulama başlamış durumda okullarımızda maalesef. Hem ben kendi çevremde şahit oluyorum bu duruma hem de bizi takip eden dostlardan bu konuda çok şikâyet alıyorum.

Yeni eğitim-öğretim döneminin başlamasıyla öğrencilere dağıtılan ücretsiz kitaplara ek olarak, bazı okul idarecileri ve öğretmenler ‘yardımcı kaynak’ adı altında kitaplar talep ediyorlar. Bu kaynak kitapların masrafları okuldan okula değişmekle birlikte 500 liradan başlıyor, bin liranın üzerine kadar çıkabiliyor. İstenen bu kitaplar da her yerde olmuyor, belli kırtasiyeler adres gösteriliyor. Tabi bu durumda, veliler de okul yönetimiyle ve öğretmenlerle karşı karşıya geliyor.

Aslında bu kitapları “tavsiye” adı altında öğrencilere sunuyorlar. Kimse almak zorunlu değil yani. Ama gel gör ki kazın ayağı hiç de öyle değil. Öğretmenler, dersleri devletin verdiği ücretsiz kitaplar yerine kaynak kitaplardan işleyip, ödevleri de bu kitaplardan verip, sınavları da bu kitaplardan yapınca iş tavsiye boyutunu aşıp, zorunlu hale geliyor. Doğal olarak öğrenciler ve veliler de mağdur oluyorlar. Bu noktada bir konunun altını çizmek lazım. Bu kaynak kitap meselesi tamamen yasaya, yönetmeliğe aykırı. Yani okulun ya da öğretmenin böyle bir talepte bulunması yasak. Milli Eğitim Bakanlığı da bu durumun farkında olacak ki okullara gönderdiği yazıda velilere maddi külfet oluşturacak uygulamalardan kaçınılmasını istedi.

Şimdi bu sorunun iki ayağı var. Birincisinde ben şeytanın avukatlığını yapacağım. Acaba okul yönetimleri ya da öğretmenler, talep ettikleri bu yardımcı kaynak kitaplardan maddi bir çıkar elde ediyor olabilirler mi? Zira yardımcı ders kitabı sektöründe büyük paralar dönüyor. Bu tarz kitaplar basan bir sürü yayınevi var ve her geçen gün çoğalıyorlar. Acaba milyon liraların döndüğü bu büyük pastadan okul yönetimleri de mi pay alıyor?

Eğer böyle bir şey yoksa niye ücretsiz ders kitaplarının yüzüne bakılmıyor da dersler bu yardımcı kaynak kitaplardan işleniyor? Ya da madem derslere ek fayda sağlaması için tavsiye ediliyor bu kitaplar, o zaman niye alternatif sunulmadan sadece bir yayınevinin kitabı ve sadece tek bir kırtasiyede satılan kitapların alınması isteniyor? Yoksa okullar ile kırtasiyeler ve yayınevleri arasında gizli kapaklı anlaşmalar mı yapılıyor? Çocuklarımızın geleceğiyle, eğitim hayatıyla birilerinin cepleri dolsun diye kumar mı oynanıyor?

Bu sorular burada dursun meselenin ikinci ayağına bakalım. Yardımcı kaynak kitap meselesinden şikayet eden veliler olduğu gibi, tam tersini savunan veliler olduğunu da gördüm. Bu konuyla ilgili derinlemesine bir araştırma yaptığımız zaman karşımıza bir durum çıkıyor. Devletin verdiği ücretsiz ders kitaplarının LGS, YKS gibi sınavlara hazırlık için yetersiz olduğunu söyleyen öğrenciler ve aileleri, öğretmenlerden yardımcı kaynak kitap talebinde bulunuyormuş. “Derslerde niye yardımcı kaynak kitap kullandırmıyorsunuz?” diye öğretmenlerden hesap soran veliler dahi varmış.

Yardımcı kaynak kitap alınmasını isteyen öğretmenlerin en büyük gerekçesi de bu zaten. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlatılarak ücretsiz dağıtılan kitapların içerik açısından yetersiz olduğu, öğrencilerin bu kitaplarla sınavları kazanma şanslarının olmadığı ifade ediliyor.

Bakın geçen sene 18 milyon öğrenciye tam 147 milyon ücretsiz ders kitabı dağıtılmış. Uygulamanın başladığı 2003’ten beri dağıtılan kitap sayısı 3,5 milyarı aşmış. Milli Eğitim Bakanlığı, her sene bu kitapları hazırlatmak, basmak, dağıtmak için milyonlarca lira para harcıyor. Eğer bu kitaplar gerçekten hem öğretmenler hem öğrenciler hem de veliler tarafından yetersiz görülüyorsa bu sorunun acilen düzeltilmesi lazım. Kapağı bile açılmadan çöpe giden, öğrencilere bir faydası olmayan kitaplara bizim vergilerimizden toplanan milyonlarca lira niye akıtılsın? Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenlerden bu kitaplarla ilgili “yeterli mi, yetersiz mi, neresi eksik, nereyi tamamlayalım” gibi geri bildirim alması lazım. Bakanlık yetkilileri, öğretmenlerle ve eğitimcilerle bir araya gelip kitaplardaki eksiklikleri gidermek, içeriklerini zenginleştirmek için çalışmalılar.

Yardımcı kaynak olarak gösterilen kitaplar öğrenciler için daha faydalıysa o zaman ücretsiz dağıtılan kitaplar da bu şekilde hazırlansın ya da devlet o kitapları ücretsiz dağıtsın.

Eğer sorun yine çözülmüyorsa devlet ücretsiz kitaplar için harcadığı parayı her bir öğrenciye eğitim yardımı şeklinde versin. Bu şekilde hem devletin parası boşa gitmez hem de velilerin kitaplar için yükleneceği maddi külfet büyük oranda azalır.

Bilmiyorum başka ne yapılabilir? Benim aklıma gelen çözüm önerileri bunlar. Eğitimciler ne yapılması gerektiğini daha iyi bilirler ancak ne yapılacaksa en kısa zamanda yapılsın ki bu sorun daha fazla büyümesin.

Hem ücretsiz kitaplar için kullanılan kâğıda yazık hem devletin harcadığı paraya yazık hem de öğrenci velilerin ceplerine yazık. Bu kadar büyük israfa hiç gerek yok! Öğrenciler ve ailelerinin bu konudaki serzenişleri çok ivedilikle duyulsun ve mağduriyetleri en kısa zamanda giderilsin.

Yetkililerden ricam; lütfen ücretsiz ders kitabı gibi herkesin takdirini kazanan ve eğitim sistemini olumlu anlamda kökten değiştiren böyle büyük bir hizmetin değersizleştirilmesine daha fazla izin verilmesin.

Bir de aklıma şu geliyor; bu problemin de çözülmesi için mutlaka Cumhurbaşkanımızın hareket etmesi, illa bir şey söylemesi mi gerekiyor? Bilmiyorum, bildiğim tek şey şu; Millet için yapılan böyle güzel bir hizmet, birkaç tane işgüzar ve işini doğru düzgün yapmayan kişiler tarafından sabote ediliyor? Anlatabildim mi?

Kalın sağlıcakla…