DOLARDAN KURTULMANIN TEK YOLU! – 30 KASIM 2021
Merkez Bankası ne yapacak? Acaba faizi indirecek mi? Bir daha faiz inerse yandık! Dolar, avro fırlar! Bu gidişat hiç iyi değil! Merkez Bankası yine faizi indirdi! Ne yapmaya çalışıyor bunlar? Dolar tarihi zirveye ulaştı! Dolar 12 lirayı aştı! Doların yükselişi hız kesmiyor! Dolardan yeni bir rekor! N’apıyor abi bu adamlar? Bu döviz kuru ne olacak? Ekonomi berbat! Kriz var! Battık, bittik, yandık, öldük biz!
Son günlerde hepimizin en çok duyduğu, hatta kullandığı sözler bunlar! Faiz aşağı, dolar yukarı… Merkez Bankası aşağı, enflasyon yukarı… Herkes işi gücü bıraktı dolar kaça çıkacak, kaça inecek onu takip ediyor? Merkez Bankası faizle ilgili bir karar açıklayacaksa sokaktaki vatandaştan en tepedeki ekonomiste kadar herkes kulak kesiliyor. Heyecanla maçın başlama saatini bekleyen fanatik taraftar gibi Merkez Bankasının faiz kararını açıklayacağı saati bekliyoruz! Artık herkes ekonomist, herkes uzman, herkesin dövizle, faizle, Merkez Bankasının kararlarıyla ilgili söyleyecek bir sözü var…
Yahu bir durun! Bir sakin olun! Derin derin nefes alın bir! Bir oturun düşünün! Merkez Bankası faizi indirince döviz kurunun yükseleceğini sen, ben biliyoruz da bu ülkeyi 20 yıldır yöneten lider, bilmiyor mu?
Döviz kuru artınca, özellikle ham maddesini yurt dışından temin ederek ürettiğimiz ve direkt başka ülkelerden ithal edip kullandığımız ürünlerin fiyatının artacağını mahalledeki bakkal, kasap ve manav biliyor da ekonominin direksiyonunda oturan bakan ve bürokratlar bilmiyor mu?
Bu fiyat artışlarının enflasyona sebep olacağını, vatandaşın alım gücünün azalacağını, kazandığı paranın değerinin bir önceki aya ve yıla göre daha düşeceğini parkta oturan yaşlı amca ve teyze biliyor da Merkez Bankası Başkanı ve diğer devlet yetkilileri bilmiyor mu? Hem de senin, benim bildiğimin yüz katını, bin katını biliyorlar.
Eee o zaman ne yapmaya çalışıyor bu adamlar? Niye faizi düşürüp, dövizin yükselmesine, paramızın değer kaybetmesine sebep oluyorlar? Niye her şeyin fiyatını artıracak adımlar atıyorlar? Niye vatandaşı ekonomik olarak zorlayacak hamleler yapıyorlar?
Bu ülkeyi yönetenler, vatandaşa eziyet etmekten zevk mi alıyorlar? Vatan haini mi ki bu adamlar, Türk ekonomisinin zarar görmesini istiyorlar? Yoksa gözlerine perde mi indi, akıl tutulması mı yaşıyorlar, basiretleri mi bağlandı da yaptıklarının sonuçlarını göremiyorlar? Tabi ki hiçbiri değil!
Sizce 20 yıldır bu millete hizmet etmek için gecesini gündüzüne katan, yeni yatırımcılar bulmak için dur durak bilmeden ülke ülke gezen, Türkiye’nin dört bir yanında açılıştan açılışa koşan bir Cumhurbaşkanı, vatandaşın ekonomik sıkıntı yaşamasını ister mi? Bu duruma kayıtsız kalır mı? Bu milletin zararına olacak bir faaliyetin içinde olur mu? Ne kârı olabilir ki böyle bir şeyden?
E o zaman başka bir şey var demek ki bu işin içinde! Demek ki bu adamlar bilerek, isteyerek, planlayarak bunları yapıyor! Demek ki bu adımlar, şu an Türkiye için kötü gibi gözükse de ilerleyen zamanda farklı sonuçlar doğuracak. O zaman sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim de bu işin adını koyalım!
Bu bir ekonomik meydan muharebesidir! Evet, evet… Biz şu an ekonomik bağımsızlığımızı kazanmak için büyük bir mücadelenin içindeyiz! Üretime ve ihracata dayalı bir ekonomi modelini oturtmak için sancılı bir süreç yaşıyoruz ama bu sancı güzel bir doğuma vesile olacak inşallah.
Bu dediklerimi, ekonomiyi sadece döviz kuru üzerinden değerlendiren, “Döviz düşükse ekonomi iyi, döviz yüksekse ülke battı.” diye düşününler ciddiye almayabilirler. Onların videonun bundan sonraki kısmını izlemelerine gerek yok. Boşa dinleyip vakit kaybetmesinler. Açsınlar bir haber kanalını, sağ alt köşede bir aşağı bir yukarı giden döviz fiyatlarını takip edip hükümete küfür etmeye devam etsinler. Biz ülkesini karşılıksız seven geride kalanlar için anlatalım.
Hani “Eski çamlar bardak oldu” derler ya. Artık Türkiye’de paradan para kazanma dönemi bitti! Merkez Bankasının son aylarda peş peşe aldığı faiz indirim kararlarıyla Türkiye’yi faiz sarmalında boğmaya çalışanlara karşı kararlı bir duruş sergilenmeye devam ediliyor. İş adamlarına da açık bir mesaj veriliyor. Merkez Bankası, “Paranızı faize yatırmayın, yatırıma yönlendirin. Düşük faizle kredi çekin yatırım yapın, istihdam oluşturun.” diyor. Çünkü eğer böyle yapılırsa zamanla enflasyon da aşağı doğru inmeye başlayacak. Orta vadede tek haneli enflasyon oranlarına ulaşabileceğiz. Bugün önümüze örnek olarak konan İngiltere, Hollanda, Güney Kore gibi ülkeler de geçmiş dönemlerde enflasyonla mücadele etmek için aynı yolu seçmişti.
E ama döviz yükseliyor! Doğru, döviz yükseliyor ama dövizin yükselmesi şu an için bizim zararımıza gibi gözükse de zaman içinde bunun da ülkemizin menfaatine yarayacağını göreceğiz. Çünkü Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler de düşük döviz kuru, geçici bir refah sağlıyor. Uzun dönemde ülkenin faydasına değil zararına oluyor. Çünkü kur düşük olunca halk ucuz ithal mala yönelir. Bu da yerli üreticinin önünü keser. Üreteceği mala talep olmayacağını düşündüğü için böyle bir işe kalkışmaz.
Bundan 5-10 yıl önce dolar kuru 1,5-2 lira seviyelerindeyken yaşadıklarımızı hatırlarsınız. Yeni iphone satışa çıkacağı zaman mağazanın önünde geceden itibaren kuyruğa girmeye başlıyordu millet. N’oluyordu böylece; hem Türkiye’de kazandığımız paralarla ABD’li bir şirketi zengin ediyorduk, hem de yerli üreticilerin telefon üretme gibi bir niyeti varsa da önü kesiliyordu. Bu süreç sonunda hem cari açığımız çok artmıştı hem de yavaş yavaş ithalat cenneti bir ülkeye dönüşmeye başlamıştık. Yani yurt dışına sattığımız mallardan 100 lira kazanıyorsak yurt dışından aldığımız mallara 200 lira ödüyorduk. Sürekli zarardaydık.
Bizim içinde bulunduğumuz süreci, 2. Dünya Savaşı sonrası bugün dünyanın en büyük ekonomilerinden olan Almanya ve Japonya da yaşadı. İthalat cennetine dönüşmemek için kendi paralarını ısrarla değersiz tuttular.
Günümüzde aynı politikayı Rusya ve Çin de uyguluyor. Şu an 1 dolar 6,50 Çin yuanına eşit. Yine 1 dolar 73 Rus rublesine denk geliyor. Şimdi Rusya ve Çin’in paralarının dolar karşındaki değerine bakarak bu ülkelerin zor durumda olduğunu, ekonomilerinin kötü olduğunu söyleyebilir mi kimse?
Hatta eski ABD Başkanı Donald Trump, Çin’in para birimini bilerek değersizleştirerek kur manipülasyonu yaptığından şikayetçi olmuştu. Çünkü uluslararası ticarette ABD’nin değerli bir dolarla Çin ile mücadele etmesi çok zorlaşıyor.
Tabi ki biz uzun yıllardır, üretmek yerine üretilmiş olanı başka ülkelerden almaya alıştığımız için bu kur artışı, ilk aşamalarda vatandaş olarak bizi zorlayacak. Enflasyona sebep olacak ve oluyor. Son dönemde bunu hepimiz oldukça fazla şekilde hissediyoruz. Çünkü biz kendi ülkemizde imal ettiğimiz birçok ürünün dahi ham maddesini, ara malzemesini veya bazı parçalarını yurt dışından dövizle ithal ediyoruz. Dövizin artmasıyla bu malların maliyetleri de artıyor ve bu da fiyatına zam olarak yansıyor. İşte zorlana zorlana da olsa üretim için ithal ettiğimiz bu malzemeleri de yerli olarak üretmeye başladığımız zaman döviz kurundaki artış, aldığımız ürünlere zam olarak yansımayacak. Daha çok üretim, daha kaliteli üretim yapmaya alışacağız. İthalat ekonomisi olmaktan kurtulmak istiyorsak şart bu!
Şimdi bir düşünün doların bundan 10 sene önce falan olduğu gibi 1,5-2 TL seviyelerinde olduğunu. Herkesin elinde bir iphone marka telefon olur. Emin olun Apple şirketi Türkiye’de iphone satış rekoru kırar. Bunun yanı sıra yine herkes altına lüks araba çekmek için sıraya girer. Mercedes, BMW, Audi gibi lüks markaların arabalarını satan galerilerin önünden kuyruk oluşur. Çünkü bizim ABD ve Avrupa’nın büyük markalarının ürünlere sahip olma gibi bir hayalimiz, bir özentimiz var maalesef. Bunu itibarlı bir şey olarak görüyoruz. Eğer bunlara sahip olursak kendimizi refah içinde yaşıyormuş gibi hissediyoruz ama işte bu sahte bir refah oluyor. Bunlar bize anlık mutluluklar yaşatsa da ülke olarak büyük kayıplar yaşıyoruz.
Çünkü sürekli ithal mal almak, bu mallara yoğun talep göstermek, yerli üretimin, yerli sanayinin, yerli teknolojinin gelişmesinin önündeki en büyük engel. Biz farkında olmasak da iphone kullanma, Mercedes, Audi arabaya binme merakımızla aslında yerli üretime düşmanlık etmiş oluyoruz.
Bakın döviz kurunun yükseldiği son birkaç yılda ihracatımız sürekli yükseliyor. Yani eskisine göre dışarıya daha çok mal satıp, ülkemize para kazandırıyoruz. Bu yılın ilk 10 aylık döneminde ihracat rekorları kırıldı. Yıl sonunda 210 milyar doların üzerinden yıllık ihracata ulaşacağımız tahmin ediliyor. Cumhuriyet tarihinin rekorunu kıracağız. Yine yüksek döviz kuru sayesinde ithalatımız da azalıyor. Yani dışarıdan daha az ürün satın alıyoruz, ülkemizden başka ülkelere daha az para gidiyor. Carı açık 20 milyar dolara kadar geriledi. Böyle devam edersek önümüzdeki yılın ilk aylarında cari fazla vereceğiz. Bu da demek oluyor ki dışarıya 100 liralık ürün satarken, dışardan 50 liralık ürün alacağız. 50 liramız bizim cebimize kalacak. İşte böylece gerçek refahı yaşamaya başlayacağız.
Evet, ilk duyduğunuzda kulağınıza biraz absürt gelebilir bu ancak imalat, üretim ve ihracat odaklı bir ekonomiye sahip olmak istiyorsak maalesef ki döviz kurunun yüksek olması gerekiyor. Tersi bir durum, yani dövizin düşük olması bize dışarıya bağımlı bir ekonomi ve ithalat merkezi bir ülke olmaktan başka hiçbir şey kazandırmıyor. O yüzden sancılı bir dönem yaşıyoruz. Acı bir reçete uygulanıyor. Başka bir çare de yok. Hasta bir ekonominin çok daha sağlıklı bir şekilde ayağa kalkabilmesi için bu acı reçeteye katlanmak zorundayız.
Dünyayı yönetmeye çalışan kişiler; ister adına üst akıl deyin, ister para baronları deyin, Siyonist akıl deyin, Rockefeller gibi aileler deyin. Ne derseniz deyin. İşte bu kişiler, 3 şeyi istiyor dünyadaki bütün insanlardan:
1-Silahı benden alacaksın
2-İlacı benden alacaksın ki bu ilaç sadece kullandığımız hap falan değil. Tarım ilaçları, kimya ürünleri vb…
3-Bu ikisini satın alırken rezerv para olarak doları kullanacaksın.
İşte bu üç şeyin haricinde “İstediğin gibi yaşa” diyor sana. İstediğin millete ait ol, istediğin dine inan. İstediğin tercihi yap, “özgürsün” diyor. Ama bu üç şeye itiraz edersen bedelini sana ödetiriz diyorlar.
Biz silah işini kendimiz halletmeye başladık. İlaç için de gece gündüz uğraşıyoruz. Son olarak da milli paramızı kullanıp, özgür ve milli bir ekonomi inşa etmek istiyoruz. İşte bütün mesele bu. Bütün ödediğimiz ve ödeyeceğimiz bedellerin, önümüze koyulan reçetenin sebebi bu. Eğer ki yalanlara, iftiralara, algılara kapılmadan bu acı reçetenin sancılarına katlanabilirsek ekonomik anlamda bir devrim gerçekleşecek ülkemizde inşallah.
Bize düşen ise bu ekonomik meydan muharebesinin komutanını cephede yalnız bırakmamaktır. Ekonomik bir devrim gerçekleştirmek, ekonomimizi bağımsızlaştırmak için mücadele eden, bu meşakkatli yolda bütün yükü tek başına omuzlamaya çalışan adama destek olmaktır.
Evet, yara alacağız, acı çekeceğiz, konforumuzu da kaybedeceğiz. Birçok zevkimizden, eğlencemizden geri kalacağız. Canımızın her istediğine hemen sahip olamayacağız. Ekonomik olarak biraz nefesimiz de daralacak ama geri dönmeyeceğiz. Çünkü bu millet bağımsızlığı uğruna gemileri yaktı artık. Bundan sonra sadece günlük bir şeyler kazanmak için çalışmayacağız. Sabredeceğiz, acı çekeceğiz ama pes etmeyeceğiz.
Her şeyin yerlisini yapacağız. Konforumuzdan, rahatımızdan bir müddet feragat edeceğiz ama konforu için her şeyi vermeye hazır olanların algısını kapılmayacağız.
Faiz ve dolar sarmalının içinde debelenip zamanımızı ve enerjimizi boşa tüketmeyeceğiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi “nas” var. Nas bir surenin ismi değil sadece. Nas demek hüküm demek. Onun için Allah’ın hükmü var. Bu faiz illetiyle alakalı Peygamber Efendimizin kati suretle uzak durmamız gerektiği konusunda tavsiyeleri var.
“Sistem böyle. Mecburen faizle devam etmeliyiz. Veriler var, gerçekler var.” diyorlar. İşte bunları söyleyene sen de çıkıp şunu söyleyeceksin; Allah var Allah!
200 yıl sonra bu faiz belasından kurtulmak için, Allah’ın lanetinden uzaklaşmak için ayağa kalkan, adım atmaya çalışan bir adamı yalnız bırakamayız dostlar.
Biz Müslümanız, biz Allah’a inanmış kişileriz. Bu yolda bize yardım edecek olan Allah’tır. Allah’a güvenen, Allah’a inanan, Allah’ın gücünü, kudretini, neler yapabileceğini bilen kişiler hala bir korku, hala bir endişe içerisindeyse gidip imanını tazelesin.
Ezcümle dostlar, bu faiz illetinden hepten kurtulmak istiyorsak fırsat bu fırsat! Şimdi hem ufak ufak kurtulmak için, hem de orta ve uzun vadede kazançlı çıkabilmek için güzel bir fırsat var karşımızda.
Biraz sabredeceğiz, gayret edeceğiz ve sonunda kurtulacağız bu illetten inşallah. Yeter ki bu millet için, yeter ki bu memleket için ve en önemlisi de Allah için dik durmayı başarabilelim.
Hani Anadolu’da söylerler ya “Allah isterse bir kulun işini, mermere geçirir dişini. Allah istemezse bir kulun işini, muhallebi yerken kırar dişini.”
Onun için Allah var gam yok!
Hadi kalın sağlıcakla…