EV SAHİPLERİ SİZ HAYIRDIR? – 9 EYLÜL 2021
Hepiniz fark etmişinizdir, 2021 yazı tam anlamıyla böyle bir düğün yazıydı. Hani var ya bir söz, “Amaaan evlenmeyen kalmasın.” Heh işte, tam bu sözün karşılığının verildiği bir yaz ayı oldu. O pandemi nedeniyle ertelenen düğünler bir bir yapıldı, kına gecelerini görmeniz lazım, oohhh sere serpe yapıldı hem de. Dedim ya salgın şartlarından dolayı düğün yapamayan çiftlerimiz bu sene en özel günlerini aileleriyle, işte yakınlarıyla, arkadaşlarıyla, eşiyle dostuyla yaşadı. Hayırlı uğurlu olsun. Hepsi bir yuva kurdu, evi olan evine çıktı, evi olmayan böyle harıl harıl kiralık ev aradı yani evlere olan talepler baya bir arttı. Koyduk mu bunu cebe?
Okullar açıldı. Başka şehirlerde okuyan üniversiteliler okullarının olduğu şehirlere gitti. İşte ilkokullusu, liselisi, aileler tam olarak ev düzenine geçti. Ha bu arada 20 bin yeni öğretmenin atması yapıldı. E bunlar da başka şehirlere gidecekler, oralarda ev arayacaklar. Ne oldu? Yine ev talepleri arttı. Bunu da koyduk cebe.
İnşaat sektöründeki o çeteci gruplaşmanın sebep olduğu malzeme fiyatlarındaki o fahiş artışların da etkisiyle konut yapma oranı baya bir düştü yani arz talep arasındaki makas iyicene açıldı. Sonra? Yine ev talepleri daha da arttı. Bunu da koyduk cebe.
Şimdi epey bir zamandır bu ev fiyatları, işte kiracıların karşılaştığı o kira artış rakamları hakkında uzun uzun araştırıyorum, okuyorum ve görüyorum o hepimizin gözünün önünde olanları. Bu anlatacaklarımı da kim ne tarafa çekerse çeksin, umurumda bile değil. Önce az bir dinleyin, biraz böyle kulak verin, ondan sonra ne derseniz deyin. Birkaç tane olay anlatacağım size, sonra da bunların üzerine kendi yorumumla bu meseleyi anlatacağım dostlar.
Bakın mevzu şu:
Ataşehir’de kirada olan birini emlakçısı arıyor. Abla diyor, “işte kiralar çok arttı, senin daireyi şu andaki mevcut kirasından 2 kat daha fazlasına verebiliriz,” diyor, “gel senin kiracıyı çıkaralım, yeni kiracı bulalım eve.” diyor. Ev sahibi kadın diyor ki; “Yooo, benim kiracımla bir problemim yok ki, kirasını da düzenli veriyor, evime de iyi bakıyor, hiç aksattığı da olmuyor. Niye durduk yere çıkaracağım, ne diyeceğim de çıkaracağım onu?” diyor. Emlakçı ne diyor biliyor musunuz? “Abla diyecek bir şey buluruz ya, bir problem uydururuz, orası kolay. Yeter ki sen evet de.”
Allah Allah, adamın kafaya bak, adamın vicdanına bak…
Bir başka ev sahibi; o eskiden çok sık duyduğumuz bir şey vardı ya, işte Almanya’dan oğlum geliyor diye kiracısını çıkartıyor. Sonra? Kiracı çıktıktan 2 hafta sonra, oğlum gelmekten vazgeçti deyip başka bir kiracıyı 2 katı fiyatına evini veriyor.
Ya 1+1 evden adam 1500 liraya, 1800 liraya kiracısını çıkarıyor, 3500-4000 liraya kiraya veriyor.
Ne oluyoruz ya? Nasıl bir çetenin eline düştük biz böyle ya? Herkes şunu söylüyor: “Bunlar denetlensin.” Evet, sonuna kadar denetlensin. Sonuna kadar haklı bunu söyleyenler ama sadece canı yanan kiracılar dertlenmesin bu işi, sadece kiracıların söylemiyle olmuyor bu iş. Bu kadar mı kendi insanının canına, malına, ekmeğine göz diker hale geldik biz? Bir şeyin hak olup olmadığını, doğru olup olmadığını illa denetleyen biri mi söyleyecek bize?
Deprem olur, bölgede ev fiyatları artar. Afet olur, marketteki sebze meyve, bulguru, eti, ekmeği artar. Okul sezonu açılır, düğünler artar; hoop ev kiraları da artar. Okullar açılır, geçen seneden kalma üniforma fiyatları bu sene ikiye, üçe katlanır. Yaz gelir, insanlar evlerini, dükkanlarını, öteyi beriyi tadilat yaptıracaktır; hoop nalburda ki boya fiyatları, fırça fiyatları artar hatta ve hatta aynı dondurma halk plajında başka, sosyetik plajda farklı fiyata satılır.
Kendimizi hiç görmeyelim, hiç kusur aramayalım bu fırsatçı zihnimizle ama ne diyelim? “Denetlensin abi, devlet bir şey yapsın ya…” Ama hiç kendimize bakmayalım, hiç kendi ailemizden birinin yapmış olduğu bu tavra itiraz etmeyelim. “Devlet abi, devlet ilgilensin ya, abi denetlesin. Devlet eline alsın sopayı, gezsin abi; kirayı artırdın, al sana ceza.” Bunu bekliyoruz. Bir yandan birlikten, beraberlikten, kenetlenmeden mesajlar verelim ama arkadan fiyat artırıp, sahibi olduğumuz eve, arsaya, dükkâna, taksiye zam yapalım değil mi? Ha pardon yanlış söyledim. Sahibi olduğumuzu zannetiğimiz dünyalık mallara hükmedelim değil mi? Racon keselim.
Hani vardır ya; insan diliyle, şeytan tüyüyle karşısındakini kandırdığını zannediyor. Böyle bir ticaret esnasında birisinin yüzüne iki güldüğün zaman, tav oldun zannediyor seni. Saf görüyor, bu tam bir saf ya diyor, böyle bir de gevşek gevşek gülüyor ama kendindeki enayiliği görmüyor, yediği hakkın sonradan nasıl çıkacağını hesaplamıyor bile o enflasyonda nokta hata yapmayan o süper zekalılar. Bir de kardeşim saflık bazılarının nasiplendiği bazılarının da nasipten dirhem faydalanamadığı tertemiz bir özelliktir.
İnsanların güzel olduğunu söylemek için saflık terimi kullanılır ama bizde aşağılık olarak, enayilik olarak kullanılıyor.
Vicdanı olan ev sahipleri lütfen bu tuzağa düşmesinler. 3-5 kuruş daha fazla alacağım diye birilerini evinden, düzeninden, yuvasından etmeye kalkmasınlar. Kimse bu vebalin altına girmesin. Aynı şeyin yarın sizin de başınıza gelebileceği ihtimalini bir an bile olsun aklınızdan çıkarmayın. Öyle! Kastamonu Bozkurt’ta bir amcayla oturdum. Diyor ki, “Oğlum benim merkezde bir tane 10 katlı binam var, 30 tane dairem var, 29 tane kiracım vardı. Binam yıkıldı, şimdi ben kiracı oldum.” diyor. Bu dünya böyle! Onun için aynı duruma ev sahiplerinin de düşebileceğini unutmamak gerekiyor.
Şimdi çözüm ne, bu işin önüne geçilmesi için alternatif ne? Bunu düşünüyoruz arkadaşlarla beraber. Kimsenin işini daha iyi yapacağımızdan değil, ortada bir dert var ve bu derde ortak olmak için nasıl bir akıl ortaya koyabiliriz onun derdindeyiz. Düşünüyoruz düşünüyoruz, işin içinden çıkamıyoruz.
Bilmiyorum abi, lüks konutların düşünüldüğü bölgelerde sosyal konut mu yapılmalı veyahut da bu sosyal konutlarda evi olmayanlara belki böyle sıfır faizle 20-30 yıllık vadelerle bu konutlar mı satılmalı? Şehirlerin gelişim alanlarındaki araziler o kaçak yapılaşma ve rant alanı olmaktan çıkarılıp böyle hani konut imarına mı açılmalı? Bilmiyorum. Nasıl yapılır bilmiyorum ama şunu biliyorum; vatandaşın canı yanıyorsa ve bu can yanmasından dolayı da sesi yükseliyorsa oraya eğilmek, oraya müdahale etmek gerekiyor.
E bir de bunun yanında marketlerde bir fahiş zamlar var. Onunla alakalı da konuşacağız uzun uzun ve hâlâ devam ediyorlar durmadan etiket değiştirmeye. Devlet mücadele etmeye çalışıyor. Şimdi “tarım kredi kooperatif marketleri” açıldı ve her geçen gün de sayıları artıyor bu marketlerin. Belki birçoğumuzun haberi yok ama bu marketlerdeki fiyat zamlarının önüne geçebilmek için açıldı bu kooperatif marketler. Pirincinden bulguruna, zeytininden salçasına tüketiciyle böyle direkt buluşuyor ürünler. Kooperatif marketlerin amacı özel sektörle rekabet etmek falan değil, ihtiyaç duyulan ürünlerin piyasadaki tedarikini daha uygun fiyata sağlamak ama duruyorlar mı bu marketler falan? Yok. Devlet müdahale etse, “Vay efendim diktatörlük mü var burada?” Hemen bu ayağa yatıyorlar.
Kiracı olmak zordur dostlar. Kiracı olmayı sadece yaşayanlar bilir. Ev sahibinin o ayak sesini duyunca ışıklarını söndürmeyi sadece yaşayanlar bilir. Bir ay boyunca çalışıp didinip o parayı denk getirmek için verilen mücadeleyi yalnızca kiracılar bilir. Çoluğundan çocuğundan kesip o kiranın parasını birleştirmenin ne demek olduğunu yalnızca kiracılar bilir veyahut da tam bir yere alışmışken, tam bir mahalleye, bir şehre bir sokağa ayak uydurmuşken bir anda tüm düzeninin bozulmasının ne demek olduğunu kiracılar çok iyi bilir. Sadece ev değiştirmiyorsun ha; ev değiştirdikçe okul kayıtlarını da, ev değiştirdikçe elektrik su başvurularını da, ev değiştirdikçe her seferinde yeniden bir düzene alışma mecburiyetini o kiracılar bilirler. Zam ayı yaklaşmadan 3 ay önce işte “Acaba kira ne kadar artacak?” veyahut da “Bu mal sahibi ne kadar artıracak kirayı?” diye böyle her akşam evde geçen muhabbetleri kiracılar çok iyi bilirler.
Bu arada şunu da söyleyeyim. Pandemi sürecinde kiracısından bir lira almayan ev sahipleri yok muydu? Vardı veyahut da doğum yapan kiracısından 3 ay kira almayan ev sahipleri yok muydu? Vardı elbet. Kiracısından 300 lirayı o kiracının çocuklarına burs olarak vereyim diyen ev sahipleri yok muydu? Onlar da var. İstiyoruz ki bunların sayıları daha da artsın ama benim bahsettiğim şey bu krizi böyle çakallıkla fırsata çeviren, nefsinin ve para hırsının gözünü kör ettiği kişiler. Ben onlarla alakalı konuşuyorum.
Biz böyle değildik ya, vallahi biz böyle değildik. Bir kiracı bir evden çıkarken mahalleyle, ev sahibiyle helalleşir öyle giderdi. Ev sahibi çocukları gözü önünde büyüyen kiracısı giderken arkasından dua ederdi iyilerle karşılaş diye, öyle yolculardı kiracısını. Şimdi gece yarısı evden kaçmalar, ev sahibiyle papaz olunca işte elektrik prizlerine kadar sökmeler ya da evden çıkması için kiracının evini basmalar falan oluyor. Bunları görüyoruz, bunları yaşıyoruz, bunları duyuyoruz.
Peki bu durumda ne olacak yani bu manzarada ne yapılacak? Bu vaziyette kim nasıl konumlanacak? He?
Her şeyden önce kendimizden başlayacağız; yakınımızdan, arkadaşlarımızdan, eşimizden, dostumuzdan, amcamızdan, dayımızdan, babamızdan başlayacağız. Ancak öyle kesebiliriz bu işin önünü. Önce işini, vazifesini hakkıyla yapan değil, çetelikle yapan emlakçıların adını çıkaracağız böyle tek tek. Sağda solda konuşacağız isimlerini ve bu haksızlığı yapanları herkesin tanımasını sağlayacağız. Bunun yanında da devlet kurumları bu işin önünü kesebilmek için neler yaptığını, neler yapacağını veyahut da neleri planladığını ya da hali hazırda neleri yürüttüğüyle ilgili millete bilgi verecek ve gerekiyorsa devlet soğuk yüzünü bu fırsatçılara gösterecek. Ancak o şekilde bırakabiliriz. Ben buna inanıyorum.
Gerçi kurallardan çok hoşlanmayan bir milletiz ama maalesef kural koymadan da kural düzeninde yaşayamıyoruz. Yaptırımlardan hoşlanmıyoruz ama yaptırım olmadan da hizaya gelemeyen tiplerden olduk. Kiracımızın başına bir şey gelse yardıma ilk koşanlardanız, ülkemizin bir tarafında bir şey olsa yardıma ilk koşanlardanız ama kiracımız varsa o yardıma koşarken kiracımızı arayıp “Kiraya ne kadar zam yapacağız? Yapalım mı yapmayalım mı?” onu konuşuyoruz.
Hiç kimsenin hakkına girmeyelim. Birilerinin alın terini, birilerinin emeğini sömürmeyelim ve unutmayalım: O elimizdeki tapu kağıtları var ya, o tapu kağıtları, o aslında yalan dünyanın bir oyuncağı, bir materyali. Bu dünyadaki hiçbir şeyin gerçek sahibi biz değiliz ve bir gün bırakıp gideceğiz. O bir gün bırakıp gideceğimiz şeyler için de birilerinin gönlünü kırmayalım ve şunu da hiçbir zaman unutmayalım: Kiracısının ah ederek kendisine ödediği kiradan hiçbir ev sahibi ne bir bereket görür ne de bir fayda görür dostlar. Bunu hiçbir zaman unutmayalım.
Kalın sağlıcakla.