YOUTUBE’DA EN ÇOK İZLENEN VİDEO! ŞOK OLACAKSIN! – 10 EYLÜL 2021

Youtubeda En Çok Izlenen Video 1080X1080

YouTube’da en fazla ne izlenir? Oyun videoları mı? Yok. Diziler mi? Yok. Fenomenlerin çektiği challengelar, korku videoları falan mı? Yok. Allah Allah ne peki? Çizgi filmler, çocuk ninnileri, lol bebekleri falan mı? O da değil. Müzikler, klipler onlar mı?Yok yok. YouTube’da en fazla hangi içerikler izlenir?

Dostlar YouTube’da en fazla, en çok izlenen içerikler hayvanlara yapılan eziyet görüntüleri yani o hayvanlara yapılan saldırı videolarıymış. biliyor musunuz?

Ben de ilk izlediğimde, “Yok daha neler?” dedim ama genel istatistiklere ve algoritmaya bakıldığında YouTube’da aratılan videolarda özellikle hayvanlara karşı yapılan bu zulüm videoları tercih ediliyormuş. Şimdi birileri kalkıp diyecek ki, “İşte millet olarak, toplum olarak geldiğimiz nokta burası. Helal olsun bize, helal olsun helal. Sonunda bu hale de geldik ya. Yok arkadaş yok, bu memlekette yaşanmaz abi. Ülkemizin çivisi çıktı ya.” Sakin olun şampiyonlar, bu bahsettiğim veriler Türkiye’deki istatistikler değil, dünya üzerinde yapılmış olan bir çalışma olmuş bu.

Şimdi YouTube’un içerik üreticileri ne yapıyorlar? Özel çekimler yapıyorlar değil mi? Prodüksiyon varsa işte setiydi, platosuydu, ışığıydı, şuydu buydu… Buna göre bir hazırlık yapıyorlar. Bu kadar çalışmayı niye yapıyorlar hatta masrafı? Videolarımız çok izlensin diye, çok tıklansın diye. Peki en fazla izlenen bu hayvan zulmü videoları için ne yapılıyor? Para kazanmak için, gelir elde etmek için bu içerikleri üretmeye devam ediyorlar ve hiçbir sınır tanımadan, hiçbir insani ve vicdani vasfı gözetmeksizin bu pislikleri yapıyorlar. Hani sen ben izlerken, “Bunu nasıl yaparlar ya? Allah ıslah etsin bunları!” deyip bakamıyoruz ya veyahut da o bakamadığımız ama her seferinde “Ulan dur ya, bir açıp izleyeyim.” deyip yarısında da olsa kapattığımız içeriklerden birileri çuvalla para kazanıyor, hem de öyle böyle para değil he. Ki kendi canlarını bile hiçe sayarak, böyle gözünü kırpmadan yapıyorlar bunu. Timsahlarla, fillerle, kaplanlarla, yılanlarla, ayılarla, kuduz köpekleriyle böyle tehlikeli ve bir o kadar da adrenalinli içerikler çekiyorlar ve ne tesadüftür ki bu içeriklerin yüklendiği ülkelerin başında ABD geliyor ve yine ne tesadüftür ki bu içeriklerin izlenme oranında da yine en fazla başı ABD çekiyor.

Hani o macera dolu Amerika’yı her gün başka bir şekilde daha iyi tanıyoruz değil mi? Araya girip bir şey söyleyeceğim. Bu macera dolu Amerika’yı bize hep o ışıklı kuleleri, dev reklam panoları, o göz kamaştırıcı dünyaca ünlü markalarıyla anlattılar ve öyle tanıttılar değil mi? Bugün çıkan haberlerde o ABD’de Philadelphia’da sokaklardaki madde bağımlılarını ve evsizlerin görüntüleri yayınlandı. Rakamları, sayıları verildi. Gençler, böyle kızlı erkekli yolların kenarında zombi gibiler. Gerçekten Amerikan rüyası bu mu ya? He? “Amerika’da yaşam hiç de Türkiye’deki gibi değil, hayalim oraya yerleşmek.” diyenler, o arzuladığınız, o içinde yaşamak istediğiniz, o görmek istediğiniz manzara bu mu? He?

Bakın bu fotoğraflar Amerika yani o dünyaya barış, huzur, demokrasi götüren Amerika var ya, işte o her savaşın finansını bu manzaradaki şeylerden yani uyuşturucudan elde ediyor.

Şimdi bu söylediklerimden sonra o Amerika’yı sevenler beni yanlış anlamasınlar. Ayrıca niye yanlış anlıyorlar ki? Yahu bu ülkede neden birileri sanki Amerika özvatanıymış gibi davranıyor he? Hakikaten yıllardır bunu anlamadım. O Times Meydanı’nda ışıklar, ihtişam, gösteriş, o rüya, o büyüleyici manzara ne kadar göz boyamaya kalkarsa kalksın Amerika’daki ırkçılık, obezite ve madde bağımlılığı sorunu artık köylerine kadar, böyle kılcal damarlarına kadar girmiş durumda. Geldiğimiz noktada algı silahı da artık eskisi gibi işlemiyor. Yaparım bir Hollywood filmi, tüm algıyı değiştiririm zamanları çoktan geldi geçti. Dünyanın her yerindeki o genç beyinleri içine alarak birçok aklı, birçok beyni, birçok gelecek vaat eden gençlerimizi bu gördüğümüz manzaradaki gibi sistemin içine alıyor ve yok ediyor. Eğer bu söylediklerimi dinlerken içinizden veya aklınızın bir yerlerinde Amerika’yı savunma ve Amerika’yı şirin gösterme fikri geçiyorsa veya Amerika insanın hayatına değer katar, kalite katar, huzur katar diye düşünüyorsanız tekrar bir bakın derim, tekrar. Yeniden bir bakın. Sonra da dönün kendinize ve sorun, “Ben hayırdır ya?”

Neyse yaklaşık 15-16 aylık bir kısıtlamadan sonra okullar açıldı. Çok şükür. Çocuklarımız uzun bir aradan sonra o psikolojik olarak zorlu ve yıpranma sürecinin ardından okullarına kavuştular yani yüz yüze eğitim başladı. İnşallah bu süreç daimi olur ve kesintisiz bir şekilde devam eder ve aksamadan da tamamlanır bu eğitim öğretim yılı. Ben bu videoda yenilikçi ve mesleğini böyle sürekli canlı ve aktif tutmaya gayret eden eğitimcilerimize, öğretmenlerimize, kurs hocalarımıza seslenmek istiyorum.

Öğrencilerinize “Sosyal medya zararlıdır, TikTok zehirlidir” demek yerine alternatif şeyler sunun onlara. Öğrencilerimize, çocuklarımıza “TikTok yasak” demek yerine başka şeyler koyun onların önüne. TikTok zehrini zaten iliklerine kadar yemiş yutmuş çocuklarımız. E o zaman? yine o platformda başka bir içerik ürettirmeyi deneyelim mesela. Bütün öğretmenlerimiz hayvanlara zulüm videolarının niçin çok izlendiğini, neden çok bakıldığını, aslında bu videoları izlerken bizim bunu yapan kanallara para kazandırdığımızı ilk önce kendi öğrenmeli, ardından da bunu çocuklarımızla, öğrencileriyle konuşmalı. Öyle hayvanları çok seviyorum demekle olmuyor. Çocuklara hayvan sevgisini kazandırmak için kafa patlatmalı öğretmenlerimiz. Her okul kendi ilçesindeki bir barınakla anlaşsa ya da kendi ilindeki bir barınakla iletişim halinde olsa olmaz mı? Haftada bir çocukları oraya götürse, hayvanlarla temas etmesini sağlasa, hayvanlarla oyun oynasa çocuklarımız olmaz mı veyahut da okulun bahçesine güzel bir kulübe yapalım. Oraya okulumuz adına bir köpek besleyelim çocuklarla beraber birlikte ve bu çalışma bir kişiyle başlayıp tüm ülkedeki okullara yayılsa. Bu arada gerçekten hayvan sevgisiyle gece gündüz dertlenenlere sözüm yok ama o fifi köpeğiyle sosyal medyada, Instagram’da beğeni almak için hayvan sahiplenen ve o hayvan sahiplenmeyi de yalnızca yazın 3 aylık bir süreç olarak görüp kışın ben bunu yapamam, ben bu hayvana bakamam deyip hayvanı sokağa atanlar var ya, işte onlar da farkında olmadan o hayvanları kendi nefsi için, kendi çıkarları için kullananlarla aynı şeyi yapıyorlar aslında. Hayvanseverlik, öyle bir iki olayda sosyal medyada etiket altına yazı yazmak değildir. Orada burada sadece “elimde dövizler, işte bağırayım” falan da değildir, slogan atmak değildir. İşte hayvan konu olunca “hemen yapayım bir açıklama ama sağda solda olana gıkımı çıkarmayayım” hiç değildir. Eğer bir konuda gerçekten dertliysen sadece bağırmayacaksın, slogan atmayacaksın, öteyi beriyi suçlamayacaksın; üreteceksin, çözüm arayacaksın, çözüm üreteceksin, projelendireceksin. Bir kapı olmadı diğer kapıda nöbet bekleyeceksin. O hayvan işkencelerini yayınlayanlar bulunsun, bunlar cezalandırılsın, bu kanallar kapatılsın diye bir çalışma görmedim ben şimdiye kadar. Öyle eş dost alışverişte görsün misali bir yerde bir şey görmüşsündür, ona tepki verdin. Sonra? İşte ben hayvanseverim. Yok öyle, bir kere aksiyon almakla bu iş olmuyor. Israr edeceksin bu hususlarda, tekrar tekrar çalışma yapacaksın ve ciddi ciddi bu işi tespit edip kafa yorup takip edeceksin. Neyse biz yine dönelim öğretmenlerimize.

Sevgili öğretmen arkadaşlarımız ve öğretmen kardeşlerimiz, o mevcut sistemin içinde kaybetmeyin kendinizi. Bürokratik yol haritasının içerisinde ömrünüzü heba etmeyin. “Ben öğretmenim, çocuklara okuma yazmayı öğretirim, fen bilgisi öğretirim, biyoloji öğretirim, işte beden eğitiminde onlara spor yaptırırım.” değil mevzu sadece ve o öğretmenler odasındaki o klişe muhabbetlerin de dışına çıkarın kendinizi. Bir düşünsene ilkokulda hayvan korkusu olan bir çocuğun bu korkusunu yenmesini ve onu hayvansever bir kişi olarak hayata kazandırmayı başarıyorsun. Bir düşün. Bir öğrencinin hayatında daha başka güzel bir iz nasıl bırakılabilir ki? Okul sadece sınavlarda birinci, ikinci çıkaran bir çatı değildir. Varsın sizin okulunuz da işte hayvansever öğrencileri yetiştiren bir okul olsun. Her şeyin bu kadar mekanik ve maddesel olduğu bir çağda, toplumun her alanında lider olacak bu yeni nesilde, insani özelliklerin ağır bastığı kişilerin de sayısının çoğalması, artması gerekiyor. Doğadan ve tabiattan koptukça insani vasıflarımızı da yitiyoruz aslında. Ahırların kokusuna burun kıvırdıkça, sürekli o şehirlerdeki çakma kokularla bastırılmış çöplükleri soluyoruz aslında. Uzayı, işte yapay zekayı, robotu, tek tuşlu dijital sistemin yanında duyguları da yaşatacak şeyler koymamız gerekiyor. Gelecek yeni çağın bizdeki her şeyi alıp götürmesine dünden razı olmayacağız. Köyümüze, doğamıza, toprağımıza, ağacımıza, hayvanımıza sahip çıkmamız gerekiyor. (Şu an biraz fakir edebiyatı mı yapıyorum ya da çok mu Yeşilçam’a bağladım? Çok mu klişe konuşuyorum? Ya dünyayı ben mi kurtaracağım ya da dünyayı ben kurtaracağım şovuna falan mı soyundum?)

Yok yok, hiçbiri değil niyetim. “O anlamsız dans milyonlarca tıklandı, o dansı yapanlar işte 24 saat içerisinde milyoner oldu” manşetlerine karşı sen de ben de bir şeyler yapalım diyorum. “TikTok’u kapatsın devlet, ne duruyor ki? Çocuklarımızı TikTok yok etti.” diye diz dövme yerine TikTok’un sizin için diye sunduğu alana insani içerikler üretelim diyorum. “Hayvanlara eziyet edilen videolar çok izleniyormuş, ulan adamlar parayı kırıyordur!” muhabbetlerinin yerine bu kalabalığın arasına girelim ve orada hayvanları yaşatma alanında biz de var olalım diyorum. Sevgiyi, merhameti, şefkati galip getirecek bir mücadelenin içine girişelim.

Ha bu arada birilerinden bir şey beklemeyelim, öyle kimse sihirli bir değnekle hiçbirimizi kurtaramayacak ve o masallardaki hikayeler gibi hayatımızın bundan sonrası da devam etmeyecek. Bir şeyler yapmamız lazım, alternatifler üretmemiz lazım, kafa patlatmamız lazım, aksiyon almamız lazım.

Onun için manifestomuz şu:

Kalk, harekete geç, silkelen, hazırlan ve fark et, hisset ve birilerinden de bir şey beklemeden kötülükleri değiştirmek için elinden ne geliyorsa, gücün ne kadar yetiyorsa iyilik için bir şeyler yap. Anlaştık?

Kalın sağlıcakla.