HERKES WHATSAPP’I KONUŞURKEN BAKIN TWITTER’DA NELER OLUYOR – 12 Ocak 2021

12 Ocak Story

Konuşmacı olarak katıldığım her üniversitede, her toplulukta, hatta böyle eş dost arkadaş ortamımda dijital dünya, dijital yeni dünya ve sistem değişiklikleri ile alakalı araştırdığım, bilgi sahibi olduğum konularla alakalı anlattım durdum hatta ısrarlı bir şekilde anlattım.

Şey diyor muşum, dedim dedim bak şimdi ne oldu?

Ne olduğunu hepimiz görüyoruz. Herkes oturmuş sosyal medya konuşuyor şimdi. Rize’deki teyzem de, kampüsteki sıra arkadaşım da, profesyonel çalıştığımız iş arkadaşlarımız da hepsi aynı muhabbette.

Sosyal medya platformları Twitter, Facebook, Instagram, işte WhatsApp’ın uygulamaları, yasakları, kullanıcı verilerini ve bilgilerini başkalarıyla paylaşacak olması konuşuluyor.

Bu arada şunu söyleyeyim, dünyada sadece 2 sektör muhataplarına kullanıcı diyor. Biri uyuşturucu sektörü diğeri sosyal medya. İkisinin de muhatapları kullanıcı… Bilmem anlatabildim mi?

Kimi diyor ki, “Boş ver ya. Bütün bilgilerimi alsalar ne olacak? Sanki kaçakçılık mı yapıyoruz Instagram’dan, WhatsApp’tan? Vallahi benim yanlışım yok, onun için çekinmiyorum. Kullanmaya da devam edeceğim.” diyor.

Bazısı da, “Ben de kullanmaya devam edeceğim ama böyle istemeye istemeye devam edeceğim. Çünkü orada işte okul grubumuz var. Ödevleri falan oradan takip ediyoruz.” diyor.

Bunun yanında bazısı da diyor ki, “Benim bütün müşterilerimle irtibatım WhatsApp üzerinden, silemem ki bunu!”

Bazısı da çıkıp diyor ki, “Ben sildim valla. İşte Yaay’a geçtim, BİP’e geçtim, Telegram’a falan geçtim.” diyor.

Bir kesim var ki bu işten acayip mutlu olmuş, “İyi oldu, belki bunların hepsinden kurtuluruz.” diyor.

Bazısı da ağzına ne geliyorsa yazıyor sosyal medya hesaplarından.

Peki, kime söylüyor bunları ve nereden söylüyor?

Kullandığı sosyal medya platformlarının sahiplerine ve o sosyal medyalardan söylüyor.

Biz de 2-3 gündür bütün ekip olarak oturduk dedik ki; şu sosyal medyada yazılanları, çizilenleri, paylaşımları bir tepeden tırnağa bir okuyalım. Başladık bir tane bir tweete takıldık. Okuyunca hem güldük hem de düşündük. Hani vardır ya böyle güldürürken düşündüren fıkralar, hikâyeler, Nasrettin Hoca hesabı onlar gibi…

Tweet şu; Trump’ın bütün hesaplarını kapatmışlar. Ne yapsın bu adam? Telefonda oturup yılan mı oynasın?

Hakikaten ya, koca Amerika Başkanı’nın hesabını, bir şirketin yöneticileri kapatabiliyor. Hem de bir dakikada kapatıyor. O fikir özgürlüğünün yaşandığı, o herkesin sözde özgür konuşabildiği Amerika’da yaşanıyor bu olay. Twitter diyor ki; bir saniye ya susturalım şu Trump’ı, dur ya biraz eğlenelim, askıya falan alalım hesabını gibi bir mantıkla ilerliyorlar herhalde.

Gerçi bu durum yeni bir şey değil. Uzun süredir yapıyorlar bunu, bu platformların sahipleri. İstediklerini vezir ediyorlar, istemediklerini de rezil ama onlara hiçbir şey olmuyor. Biz birbirimizi yerken yine onların ekmeğine yağ sürüyoruz. Başka bir şey değil.

Bir ülkenin başına istediği adamı geçiriyorlar veyahutta da istemediği adamları devletin başından indirebileceklerini zannediyorlar.

Güya özgürlük platformu ya. Seçimmiş, demokrasiymiş… Yok aga, sökmez bunlara. Bir dokun bakayım onlara, bir yaptırım uygulamaya çalış bakayım veyahutta da, ya bu ülkenin bir kanunları var ve ülkenizin kanunlarına uydurmaya çalış bakayım onları. Hemen özgürlük kartını, işte sansür kartını ortaya sürerler.

Olmadı mı daha yakın zamanda? Türkiye Cumhuriyeti Devleti sosyal medya yasası çıkarmaya çalışınca hep bir ağızdan başladılar bağırmaya, işte “Sosyal medyada sansür uyguluyorlar. Sansürcü bunlar.” demediler mi? Hâlbuki ne yapılmaya çalışıldığını bilmiyor muydu o televizyonlarda saatlerce konuşan o okumuş kravatlılar? Biliyorlardı ama yine de utanmadılar ve ülkelerine sansürcü dediler. Muhalefet yapacaklar ya…

Venezuela Devlet Başkanı Maduro… Hatırlayın o günleri! Maduro’yu isyanla devirmeye çalışan Guadio’nun hesabına mavi tik verdi Twitter. Biyografisine de Venezuela Devlet Başkanı yazdılar. Tanıdılar yani resmileştirdiler.

Yüz binlerce takipçisi olan ve mevcut Devlet Başkanı Maduro’nun hesabını ise normal bir hesap gibi görüp mavi tikini sildiler.

Koca dünyada bir adam da çıkıp, bir Allah’ın kulu kalkıp da demedi ki, “İyi de aga, siz kimsiniz? Neye göre, kime göre, hangi yasaya, hangi hukuka, hangi mahkeme kararına göre böyle bir karar verdiniz?” demedi.

Peki, dünyanın bütün özgürlükçüleri, o hürriyetçileri, o demokratları bunu görmediler mi? Gördüler ama yine de işine geldikleri kişiye yani Erdoğan’a dikdatör dediler.

İfade özgürlüğünün olduğu yermiş bu sosyal medya platformları. İstemedikleri bir konuyu konuş bakayım…

Mesela Amerika’nın eski ve en prestijli gazetelerinden bir tanesi olan New York Post, Başkanlık seçimlerine kısa bir zaman kala, Demokrat aday Biden’ın Başkan Yardımcısı olduğu dönemde (yani eski Obama döneminde) oğlu Hunter Biden’ın Ukraynalı bir firma ile olan gizli ortaklığına ait belgeleri yayınladı. Twitter ve Facebook hemen ne yaptı? Bu belgelerin konuşulmasına, paylaşılmasına yasak getirdi.

Facebook, haberin “doğru bilgi içerme” standartlarına uygunluğunu incelediklerini, bunu yaparken de haberin yayılmasını azalttıklarını söyledi.

Twitter, başka bir mazaret sundu ortaya. İşte şirketin “hacklenme yoluyla elde edilmiş belgelerin paylaşılmaması” ilkesine aykırı olduğunu savunarak haberle ilgili bütün bağlantıları veyahutta da işte görselleri, paylaşımları engelledi. Elde mahkeme kararı var mı? Yok! Eee o zaman? Topluluk kurallarına aykırı!

Ama şu var. Sahada mıyız? Evet, sahadayız, meydandayız. Kalacak mıyız burada? Evet, bizim buradan gitmeye niyetimiz yok. O zaman bu durumun materyallerini elimize alıp öyle oynayacağız oyunu, kuralına göre yani.

Yalnız tekrar edeceğim. O hani hep özgürlük ve kişisel haklara saygınlık, hep başka ülkelerde, işte Amerika’da, Avrupa’da var diye çizdiğiniz bir resim var ya, heh o resmi tutun, yırtın, atın. Yok öyle bir şey, bal gibi görüyorsunuz.

Kabul edelim şunu artık, koca Amerika Başkanı’nın hesaplarını bir dakikada kapatıp, sadece bir olayda 53 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan ve bu konuda da cezaevinde olan Selahattin Demirtaş’a ve aynı onun zihniyetinde olan, terörist olan Suriye’de insanların hayatıyla oynayan, onların yaşam haklarını ellerinden alan Mazlum Abdi’ye mavi tik veren, onları tanıyoruz, kim olduğunu biliyoruz hatta ve hatta onaylıyoruz bak bu da onayladığımızın resmi diyen sosyal medya diktatörlerinin olduğu bir çağın içindeyiz.

Peki burada nasıl duracağız? İşte onu oturup bir düşüneceğiz önce. Sonra? Sonra üzerine detaylı bir şekilde konuşacağız.

Ama şunu hiçbir zaman unutmayın:

O kendini özgürlükçü, demokrat, insan haklarına saygılı diye pazarlayan Batı; kendi menfaatlerinin bittiği yerde özgürlük anlayışı da biter, demokrasisi de biter, hürriyeti de biter.

Kalın sağlıcakla.