Bir şehir gibi ol. Mesela İstanbul gibi… De ki; Boğazım kuruyuncaya kadar seveceğim seni. Evet dostlar, evet… Kalemi kuvvetli yüzlerce şair, nice şiirler yazdı bu şehre dair; nice şarkılar, nice türküler söylendi bu şehrin uğruna. Yeşilçam’ından tutun da Hollywood filmlerine kadar onlarca filme doğal bir plato oldu. Âşıkların, sanatçıların, edebiyatçıların, düşünürlerin şehri olarak anıldı hep. Dünyanın dört bir yanından gelenleri adeta büyüledi güzelliğiyle. Ressamların bile o muhteşem manzaranın güzelliğini çizmeye çalışırken bocaladığı, fırçasının yetersiz kaldığı bir şehir oldu İstanbul. Klasik bir tepkidir ya, “Yok arkadaş, yaşanmaz bu şehirde. Gürültüsü, trafiği, keşmekeşliği, yoğunluğu…” İstanbul’dan çıkıp gidince bir rahatladığını, huzuru bulduğunu
Hepimiz dijital sistemin gönüllü kurbanları olduk amaa her ne kadar gönüllülük esas olsa da bu çarkın yapay dişlileri olmak için hiçbir mecburiyetimiz yok! Bu böyle biline! Aylardır bir salgın endişesi içindeyiz, toplumun da dışında kaldık. Bu ayrılık da haddinden fazla uzun sürdü. Anadolu’da bir tabir vardır: “İnsan gözden ırak olunca, gönülden de ırak olurmuş!” Ve bunun üzerine bir çağrı geldi, bu mesafenin artık fazla aşıldığı gözlemlenmiş olmalı ki gönül birlikteliğiyle yetinmek yerine, ele ele vermenin; gönül gözüyle görmenin değil de, dünya gözüyle görmenin, gereğine vurgu yapıldı. Eee kader gayrete âşıktır derler ya dostlar! Gayreti olanın imkânı, imkânı olanınsa seveni çok olur! Ayrıca şunu da hemen söyleyelim: “Akarsuyun başı kalabalık olur.” Siz hiç gördünüz mü
Survivor’ın neden bu kadar çok izlendiği ile ilgili yaptığımız tespit ve analiz videomuz geçen hafta trendlerde üst sıralara kadar çıktı. Survivor’ın reklamını yaptığımızı ve hatta Acun Ilıcalı’dan reklam karşılığında para aldığımıza kadar onlarca yorum geldi, daha bir sürü şey yazıldı. Gerçi alıştık biz bunlara artık. Ama biz şu sorunun cevabını arıyorduk: Survivor neden bu kadar çok izleniyor? Neden insanlar bu yapıma bu kadar çok ilgi gösteriyor, takip ediyor? Reytinglere bir bakıyorsun, günün birincisi; izlenmelerine bakıyorsun, dizilerin, filmlerin dahi önünde. Burada bir şey var kardeşim diyerek Survivor’ı gündemimize aldık. Bir söz duymuştum, “Düşman Çanakkale’den giremedi bu topraklara ama çanak antenden girdi evimize.” diye. Evet, bu meseleyi daha iyi anlatacak başka bir söz
Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam! Uyandırmayın beni uyanamam. Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına, Allah aşkına, gök, deniz aşkına Yağsın kar üstümüze buram buram Son aylarda Türkiye’de yaşayan herkes, Ahmet Muhip Dıranas’ın bu güzel şiirindeki gibi kar için dua eder vaziyette. Gözümüz yollarda kaldı. Yar değil kar bekliyoruz hasretle. İnsanoğlunun uzun yıllar boyunca doğaya açtığı savaşın sonuçlarını yaşamaya başladık artık günümüzde. Küresel ısınmanın sonucunda da ortaya çıkan bu iklim değişikliği, 4 mevsimin bütün güzellikleriyle yaşandığı bu cennet vatanımızı da etkilemeye başladı. Eskiden kasım-aralık gibi yurda giriş yapıp, Anadolu’yu bembeyaz bir gelinlik gibi süsledikten sonra da mart ayında bize elveda diyen kar yağışını artık ocak ayında dahi mumla arıyoruz. Sonbaharda ağaçların
Konuşmacı olarak katıldığım her üniversitede, her toplulukta, hatta böyle eş dost arkadaş ortamımda dijital dünya, dijital yeni dünya ve sistem değişiklikleri ile alakalı araştırdığım, bilgi sahibi olduğum konularla alakalı anlattım durdum hatta ısrarlı bir şekilde anlattım. Şey diyor muşum, dedim dedim bak şimdi ne oldu? Ne olduğunu hepimiz görüyoruz. Herkes oturmuş sosyal medya konuşuyor şimdi. Rize’deki teyzem de, kampüsteki sıra arkadaşım da, profesyonel çalıştığımız iş arkadaşlarımız da hepsi aynı muhabbette. Sosyal medya platformları Twitter, Facebook, Instagram, işte WhatsApp’ın uygulamaları, yasakları, kullanıcı verilerini ve bilgilerini başkalarıyla paylaşacak olması konuşuluyor. Bu arada şunu söyleyeyim, dünyada sadece 2 sektör muhataplarına kullanıcı diyor. Biri uyuşturucu
Hepimiz hazır mıyız? Bu sene Survivor’da öyle bir kadro var ki kitleneceğiz yine! Nefes almadan izleyeceğiz. Gönüllüler mi, ünlüler mi? Adadaki yaşam mücadelesinin 2021 yılında kazananı kim olacak? He? Yanlış seyretmiyorsunuz. Gayet Survivor anlatıyorum şu an. Evet, Survivor’ın analizini yapıyorum. Sorsan kimse izlemiyor bu programı, bu ülkede Survivor izleniyorsa ülkenin zekâ seviyesine bakılmalıymış falan filan. O her konuda uzmanlık sahibi olan o akil kişiler bu konuda da yine konuşuyor, susmuyorlar, anlatıyorlar. 1992’de İngiliz televizyon yapımcısı tarafından formatı oluşturulan hayatta kalma yarışı sanmayın ki sadece Türkiye’de bu kadar izleniyor. Yayınlandığı her ülkede reytingleri silip süpürüyor. Bizler de bir süre daha kısıtlamalı yeni normal hayatımızı yaşarken
Sabah kalkınca internet sitelerini, sosyal medyayı şöyle bir taradım. Acaba bugün gündemde ne var, Türkiye’nin en çok neyi konuşuluyor diye. Açtım Twitter’ı, böyle sosyal medyada en çok konuşulan konuların listelendiği trend topic listesini şöyle yukarıdan aşağı bir baktım. Aradığım bir konu vardı. Hem geleneksel medyanın hem de sosyal medyanın bir numaralı gündemi olması gereken, Türkiye’de yaşayan her bir ferdin dilinden düşürmemesi gereken bir konu ama yok, bulamadım yani. Onun yerine, gazeteci Nagehan Alçı’nın birine açtığı davayı kaybetmesi, işte ABD’li bir hamburger zincirinin logosunun değişmesi ve Hülya Avşar’ın yeni başlayacağı dizinin yapımcısından istediği o lüks talepler çıktı karşıma. Ama Türkiye, Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Batı Afrika, Güney Afrika, Akdeniz,
Hani Allah Resulü diyor ya, “Can yakan, canının yanacağı günü beklesin.” diye. Yıllarca can yakan Amerika’nın, bugün canı yanıyor. Bizi yakından takip edenler hatırlayacaktır. Daha bundan birkaç ay önce Üstat Kadir Mısıroğlu’nun geleceğe ilişkin öngörüleriyle ilgili bir video hazırlamıştık. O videoda üstadın yıllar önce söylediklerinin bugün bir bir çıktığını, onu “Fesli Deli” diye itibarsızlaştırmaya çalışanların da üstadın bu keskin zekâsından nasiplenemediğini anlatmıştım. Amerika’da dün yaşanan olaylar, üstadın söylediklerindeki haklılığını, günümüzde çok az insanın sahip olduğu o ileri görüşlülüğünü bir kez daha kanıtladı. Üstat bu sözleri söylediğinde takvimler daha 1990-91 yıllarını gösteriyordu. ABD ve Batı dünyasının refah içinde yaşadığı, dünyaya hükmettiği yıllardı o
Canım ülkemde yine mevzu var. Ne zaman yok ki değil mi? Ama bu mevzu yeni, aslında çok da yeni değil. Eski bir mevzunun yeni sürüm versiyonu. “Hayrola, ne oldu gene?” diyorsanız başlayalım konuşmaya. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 2 Ocak’ta Boğaziçi Üniversitesine ODTÜ mezunu bir Prof. Dr. Melih Bulu rektör olarak atandı. O dakika itibarıyla sosyal medyada bir hareketlenme başladı. Yok yok, tüm sosyal medyada değil aslında, sadece Twitter’da. Ülkenin en akıllı, en donanımlı, en bilgili, en bilmem ne insanlarının olduğu yer ya Twitter. Twitter’dan, sanki ülke karıştı, sanki iç savaş çıktı, kalkışmalar yaşandı algısına hizmet eden görüntüler, yazışmalar, o yöresel halayların çekildiği videolar falan düştü gündeme. Genç kardeşlerimiz biraz hararetlenmiş, sıkılmış, daralmış…