KADİR MISIROĞLU SÖYLEMİŞTİ – 07 Ocak 2021

Kare Format Kadi̇r Misiroğlu

Hani Allah Resulü diyor ya, “Can yakan, canının yanacağı günü beklesin.” diye. Yıllarca can yakan Amerika’nın, bugün canı yanıyor.

Bizi yakından takip edenler hatırlayacaktır. Daha bundan birkaç ay önce Üstat Kadir Mısıroğlu’nun geleceğe ilişkin öngörüleriyle ilgili bir video hazırlamıştık.

O videoda üstadın yıllar önce söylediklerinin bugün bir bir çıktığını, onu “Fesli Deli” diye itibarsızlaştırmaya çalışanların da üstadın bu keskin zekâsından nasiplenemediğini anlatmıştım.

Amerika’da dün yaşanan olaylar, üstadın söylediklerindeki haklılığını, günümüzde çok az insanın sahip olduğu o ileri görüşlülüğünü bir kez daha kanıtladı.

Üstat bu sözleri söylediğinde takvimler daha 1990-91 yıllarını gösteriyordu. ABD ve Batı dünyasının refah içinde yaşadığı, dünyaya hükmettiği yıllardı o yıllar. İşte bugün yaşananları o dönem de öngörebilmek ileri görüşlülüktür.

Üstadın da üzerinde durduğu gibi 2020 yılında, ABD’de daha önce pek görmediğimiz büyük olaylar yaşandı. Siyahi George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi, olayların fitilini ateşledi.

‘Amerika Rüyası’ bir anda kâbusa döndü. Ülkenin dört bir tarafından ayaklanan siyahiler ve ırkçılık karşıtları polislerle çatıştı, ortalığı yaktı, yıktılar. Ülkenin kurucularının da arasında bulunduğu birçok tarihi şahsiyetin heykelleri, protestocular tarafından yakıldı, yıkıldı hatta yerlerde sürüklendi, nehirlere atıldı.

Nereden hatırlıyoruz bu görüntüleri? ABD’nin sözde özgürlük götürdüğü Irak’tan.

Bu ayaklanmalar öyle normal günlerde de çıkmadı he. Dünyanın dört bir tarafında koronavirüs salgınının kol gezdiği zamanda, herkesin evlere kapandığı, sokakların bomboş kaldığı dönemde, ABD’de düzene isyan eden on binlerce kişi, hastalık riskine rağmen bir araya gelip, başkaldırdı.

ABD’de çıkan bu ayaklanma Avrupa’ya da sıçradı. Batı ülkelerinde yaşayan halklar, o sömürgeci geçmişleriyle yüzleşmeye başladılar. Avrupa’da da Ortadoğu ve Afrika’yı sömüren liderlerin heykellerine saldırılar başladı. Fransa’da ekonomik düzene isyan eden o sarı yelekliler, aylarca sokaklarda protesto gösterileri düzenledi.

ABD’de protestolar biraz durulduktan sonra bu kez gerilimli bir seçim süreci yaşandı. Hatırlayın, seçimi Biden kazandı ama Trump hile olduğunu iddia etti. İtirazlar sebebiyle de eyaletlerdeki sayımlar günlerce bitmek bilmedi. Dünyaya demokrasi götüren ABD, yaptığı seçimi bir türlü sonuçlandıramadı. Bizzat ABD Başkanı, Twitter’da çöplere atılmış oy pusulalarının görüntülerini paylaşarak seçimin kendisinden çalındığını iddia etti.

Her 4 yılda bir seçim yapıp, öyle efendi efendi herkesin birbirine koltuğu devrettiği ABD’de hiç alışık olmadığımız görüntüler görmeye başladık. Amerika’da seçimi kazanması birçok kişi açısından sürpriz olan Trump’ın koltuğu bırakmaya hiç niyeti yoktu. Darbe söylemleri ayyuka çıkmaya başladı. Darbee! Trump, başkanlığın da gücünü kullanıp darbe yapar mı acaba diye tartışmalar yapılmaya başlandı.

Darbe ve ABD! Yan yana duymaya hiç alışık olmadığımız iki kelime. Bizim bugüne kadar bu konuda bildiğimiz tek şey, darbeyi ABD başka ülkelerdeki kuklalarına yaptırır, oradaki yönetimi belirler ve işine bakmaya da devam eder. Biz daha önce ABD’de bir askerî darbe olabileceğine dair tek bir cümle dahi duymamıştık. Rabbime şükürler olsun, ölmeden önce bu kulaklar bunları da işitti ya, daha gam yemem. 

Nihayetinde bu konuşanların hepsinin fiili karşılığı, başkanlık seçimlerinin sonuçlarının resmileşeceği dünkü kongre oturumunda görüldü.

ABD Kongresi, İngilizlerin 1814’teki işgalinden tam 207 yıl sonra bir kez daha işgal edildi. Bu işgali de başka bir ülke değil ha, bizzat kendi vatandaşları gerçekleştirdi.

Trump’ın çağrısıyla kongre önünde toplanan destekçileri, polis barikatlarını da aşarak binanın içine girdi.

Seçim sonuçlarına itirazı değerlendiren senato, olaylar nedeniyle oturuma ara verdi. Senatörler ve oturumu yöneten Başkan Yardımcısı Mike Pence, güvenlik nedeniyle binadan kaçırıldı.

Göstericiler, senatörlerin oturduğu koltuklarda ve kongre binasındaki başkanın odasında ayak ayak üstüne atarak pozlar verdi.

Ne kadar tanıdık bu görüntüler değil mi? Biz parlamentoların halk tarafından işgal edilmesine, daha önce Balkanlar’daki, Ortadoğu’daki veya Afrika’daki az gelişmiş ülkelerde sık sık şahit oluyorduk ama bu kez, kitleleri ayaklandırıp o işgallerin arkasında yer alan gizli elin yani ABD’nin, aynısını kendi ülkesinde yaşadığına şahitlik ettik.

Eee, “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.” sözü galiba artık ABD için geçerli hale geldi.

Neyse, biz anlatmaya devam edelim. Olayların daha da büyümesini engellemek için Washington Belediye Başkanı, sokağa çıkma yasağı ilan etti.

Ardından da bölgeye ek güvenlik güçleri sevk edildi. Polis, kongre binasındaki göstericilere biber gazıyla müdahale etti, silahlar patladı. Polisler ve onlarca gösterici yaralandı bu olaylarda hatta ölenler de oldu, yüze yakın kişi de gözaltına alınmış.

Göstericilerin binadan çıkarılması ve olayların durulmasıyla, Trump’a yönelik suçlamalar da hemen başladı. Yaşananların bir darbe girişimi olduğu ve Trump’ın başkanlıktan azledilmesi için soruşturma başlatılması istendi. Anlaşılan o ki 20 Ocak’ta koltuğu devretmesi gereken Trump’a, 2 hafta daha dayanacak tahammülleri kalmadı.

ABD’deki gelişmeleri endişeyle takip ederken -ki biraz da biz endişelenelim- şöyle bizim haber kanallarına da bir göz gezdirdim. Konuyla alakalı yorum yapan uzmanların bir açıklaması dikkatimi çekti. Diyorlar ki, Trump yaptığı eylem çağrısı sebebiyle olayların sorumlusuymuş ve yargılanacak ve hesap verecekmiş.

Güzel! On numara bir tespit. Peki, benzer bir çağrıyla halkı sokaklara döken ve 53 kişinin ölümüne neden olan Selahattin Demirtaş için niye böyle özgürlük naraları atıyorsunuz o zaman he? Trump, insanları sokağa dökünce kötü oluyor da, Demirtaş bu çağrıyı yapınca demokratik protesto mu oluyor? Neyse, bizim bu ‘Batı hayranı sözde aydınlarımız’ yine şaşırtmadı bizi.

Sonuç olarak özetle ABD, daha önce başka ülkelere ne yaşattıysa son 2 yılda aynılarını kendi yaşamaya başladı.

Daha önceki videolarımızda da vurgulamıştık. Dünya 2020 ile birlikte yeni bir döneme girdi. Mevcut küresel düzen yıkılıyor, büyük bir değişim başlıyor artık dünyada. Bu yıl yani 2021’de de değişimin yeni evrelerini yaşayacağız. Dün ABD’de yaşanan olaylar da bunun ilk örnekleriydi.

ABD ve Batı dünyası için büyük bir fırtına adım adım yaklaşıyor desek abartmış olmayız. Ülkemizdeki Batı hayranları ne kadar gözlerini kapasa da bunun gerçekleşeceğine hep birlikte şahitlik edeceğiz.

Artık dünyanın dört bir yanındaki ülkeler üzerinde operasyon planları yapanlar, o kitleleri ayaklandırıp o diyarları karıştıranlar, artık tüm enerjilerini kendi içindeki bu tarz problemlere harcayacaklar.

Bizim çağrımız da şu:

Olan biteni endişeyle takip ediyoruz.

Joe Biden, 20 Ocak’ta başkanlık koltuğuna oturunca her şey çok güzel olacak diye zannedenler varsa yanılıyorlar. Asıl kaos ondan sonra başlayacak. Çünkü fitilin ucu ateşlendi artık, patlama olmadan durması mümkün değil. Hep birlikte yaşayıp göreceğiz.

Ha bu arada Türkiye için ne olacak diye merak edenler varsa, Türkiye yeni küresel düzende eskisi gibi yönetilen değil, artık yöneten tarafta olacak inşallah.

Kalın sağlıcakla.