İLK BİZDEN DUYUN! YENİ BAŞKENT ANTALYA! – 16 KASIM 2021

C685005D 1A25 4515 8C68 D7912203Bc4C

Ülkenizde bazen öyle adımlar atılır, arka planda sessiz sessiz öyle hamleler yapılır ya da doğru düzgün haber bile olmayan öyle anlaşmalar imzalanır ki, önemini, değerini, kıymetini daha sonra, belki yıllar yıllar sonra anlarsınız, fark edersiniz.

Mesela ülkemizin DEAŞ ve PKK terörüne karşı Suriye’ye düzenlediği harekâtlar, Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 51’inci maddesinde yer alan Meşru Müdafaa Hakkı ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin DAEŞ ile mücadeleye yönelik almış olduğu kararlar çerçevesinde düzenlendi. Ha bir de Suriye ile Türkiye arasında 1998 yılında imzalanan Adana Mutabakatı var. Bu mutabakatla Türkiye, ulusal güvenliği söz konusu olduğunda Suriye topraklarında terör örgütü PKK’ya operasyon düzenleme hakkına sahip oldu.  Yıllar önce imzalanan farklı farklı anlaşmalar sayesinde yasal zemin bayağı sağlam yani.

Ya da Karadeniz’de peş peşe doğal gaz keşfi müjdeleri aldığımız sondaj çalışmalarına bakalım. Taa 1986 yılında Sovyetler Birliği ile imzalanan anlaşma ile Karadeniz’de kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sınırları belirlendi. Anlaşma, Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasının ardından Rusya ve Ukrayna ile geçerliliğini korudu. Bu sayede Türkiye’nin Karadeniz’de bulduğu doğalgazın tamamen kendisine ait münhasır ekonomik bölge içinde olduğu belli ve bu konuda herhangi bir uluslararası ihtilaf da yok. Doğu Akdeniz’de yaşanan sıkıntıların hiçbiri Karadeniz’de yaşanmıyor bu sayede.

İşte son dönemde bu saydığım örneklerdeki gibi sessiz sedasız çok sayıda anlaşmalara imza atılıyor, yapılan hamleler ve atılan adımlarla Türkiye’nin geleceğine yönelik ciddi hazırlıklar yapılıyor.

Hani organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in yayımladığı videolarda ısrarla üzerinde durduğu bir konu var. “Turan Birliği’ni kuracağız” diyor ama bunu nasıl hayata geçireceğine dair tek kelime edemiyor. Anca slogan atıyor.

1994-95’li yıllarda, Refah Partisi döneminde de rahmetli Erbakan Hoca İslam Birliği’ni kurmak istiyordu. Buna yönelik somut adımlar da atıp D-8’i kurulmasını sağladı ancak iş orada kaldı. Daha ileri gidilemedi, etkin ve caydırıcı bir organizasyon ortaya çıkmadı maalesef.

İşte şimdi, ister adına Turan Birliği, isterseniz de İslam Birliği deyin Türkiye’nin merkezinde olduğu yeni birlikler, yeni ittifaklar oluşuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haziran ayında Antalya Diplomasi Forumundaki konuşmasında verdiği örnekteki gibi pergelin bir ayağı Türkiye’ye sabitlenip diğeri ile tüm coğrafyalara uzanarak yeni iş birliklerine imza atılıyor.

Bakın Türkiye, Osmanlı Devleti’nin 1699 yılında imzaladığı Karlofça Antlaşmasından bu yana ilk defa 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekâtı ile topraklarına yeni toprak ekledi.

Daha 1 yıl önce Türkiye’nin verdiği destekle Azerbaycan, Türk yurdu Karabağ’ı Ermeni işgalinden kurtardı. O topraklar yeniden sahipleriyle buluştu, Azerbaycan’ın oldu.

Bir taraftan Rusya ile yakın iş birliği korunurken Ukrayna’ya da sırt dönülmedi. Aksine İHA-SİHA satışı gibi çeşitli anlaşmalarla dostluk ve ticari bağlar güçlendirildi.

Geçmişte Osmanlı’nın hâkimiyetinde olan Balkan ülkeleriyle yeni bağlantılar kuruluyor. Polonya’ya İnsansız Hava Araçları satıldı. Sırada Macaristan, Letonya ve diğer ülkeler var.

Kuzey Afrika ülkelerinden Libya ile Doğu Akdeniz mutabakatı imzalandı. Verilen askeri destekle meşru hükümet ayakta tutuldu ve güçlü bağlar oluşturuldu. Hem de Fransa’ya, İtalya’ya, ABD’ye rağmen. Mısır’a bakıyorsun; Mısır ile ilişkiler yeniden canlandırılıyor.

Yine Afrika’da kritik öneme sahip ülkelerden olan Somalı ve Sudan’da askeri üsler kuruldu.

Körfez bölgesine baktığımızda, Katar ile yıllardan beri süregelen dostluk ilişkileri sayesinde orada da Türk askeri üssü kuruldu.

Yani Türkiye artık Asya, Afrika ve Avrupa olmak üzere üç kıtada 10’dan fazla ülkede askeri gücü olan bir ülke konumunda.

İşte bu askeri birliktelikler, devamında sınırların kalkmasını getirecek. Aynı Avrupa Birliğinde olduğu gibi vizesiz, sadece kimliğimizi göstererek girebildiğimiz ülkelere yenileri eklenecek. Böylece halklar birbirlerini daha iyi tanımaya, aradaki kardeşlik bağları daha da güçlenmeye başlayacak.

Bunun yanı sıra Türk şirketleri, yakın coğrafyamızda yer alan birçok ülkede havalimanı, köprü gibi devasa projeleri inşa ediyor, o ülkelerin kalkınmasında önemli roller üstleniyor. Türk inşaat sektörü, dünyada Çin’den sonra ikinci sırada yer alıyor.

Hani ilkokuldan beri derslerde bize anlatılan bir konu vardır. Türkiye, bulunduğu coğrafya itibarıyla Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan, Afrika’ya komşu olan jeopolitik öneme sahip bir ülkedir.

İşte bu jeopolitik önem, artık sadece kağıt üstünde kalmıyor. Avrupa’ya sınır, dünyanın en büyük enerji kaynaklarına yakın ve vekalet savaşlarına sahne olan coğrafyaların göbeğinde yer alan Türkiye, köprü rolünü kendi lehine kullanıyor.

Bu noktada da ülkemizde nadide güzelliklere sahip olan kentlerden biri, öne çıkıyor. Antalya’dan bahsediyorum. Turizmin başkenti olarak anılan Antalya, kendine çizilen bu dar çerçeveyi adeta kırarak son yıllarda bambaşka bir noktaya gitmeye başladı. Antalya, Brüksel gibi, Davos gibi tüm dünyanın gözünü çevirdiği yeni bir başkent olma yolunda hızla ilerliyor.

Yanlış anlaşılmasın. Ankara yerine Antalya başkent olacak gibi bir şey söylemiyorum. Hani her ülkenin resmi başkentinin yanı sıra öne çıkan başka şehirleri vardır ya. Mesele ABD’nin başkenti Washington’dır ama Birleşmiş Milletler’in merkezi New York’dadır. Rusya’nın başkenti Moskova ama Putin görüşmelerinden bazılarını kültürel merkez olarak bilinen St. Petersburg’da yapar. İsviçre’nin başkenti Bern’dir ama Cenevre, Zürih gibi şehirler farklı özellikleri sebebiyle daha çok öne çıkar ve tanınır. ABD Başkanı Biden ile Rusya Başkanı Putin arasındaki son görüşme de Cenevre’de gerçekleştirildi mesela.

İşte Antalya da hem bulunduğu konum hem doğal güzellikleri hem de farklı kültürlerin bir arada yaşadığı kozmopolit yapısı sayesinde biraz önce saydığım şehirler gibi yıldız bir kente, bir başkente dönüşüyor. Son birkaç yıldır bu işin idmanlarını yapıyor.

Akdeniz’in bir incisi olan bu güzel kentimizde, haziran ayında önce Antalya Diplomasi Forumu düzenlendi. 11 devlet başkanı ve 41 dışişleri bakanının yanı sıra 100’den fazla üst düzey diplomat, uzman ve akademisyen katıldı. Bir başka deyişle dünya üzerindeki dışişleri bakanlarının beşte biri bu forumda boy gösterdi. Uluslararası sistemdeki değişim ile meydan okumalar ve bunlara nasıl mukabele edileceği üzerine konuşmalar yapıldı.

Aslında Antalya Diplomasi Forumu’nun ilk olarak 2020 yılında düzenlenmesi planlandı ancak pandemi nedeniyle çevrimiçi olarak faaliyetine başladı. Pandemiyle mücadelede belirli bir mesafe kaydedilmesiyle birlikte bu yıl ilk kez yüz yüze ve geniş katılımlı şekilde gerçekleştirildi.

Bu forum, tek sefere mahsus bir etkinlik olarak da planlanmadı. Aynı Davos Zirvesi, Doha Forumu gibi uluslararası alanda tanınan ve kabul gören bir kurumsal kimlik oluşturulacak. Yani diplomasi dünyasının Davos Zirvesi, Antalya’da gerçekleştirilecek bundan sonra inşallah.

Antalya’nın ev sahipliği yaptığı büyük uluslararası organizasyonlar bununla da sınırlı değil. 4-5 sene önce EXPO 2016, Antalya’da düzenlendi. 112 hektarlık dev bir alanda kurulan müzeler, tiyatrolar, bilim ve teknoloji merkezleri ile aileler ve çocuklar için hazırlanan kır alanı, bugüne kadar milyonlarca kişiyi ağırladı ve ağırlamaya da devam ediyor.

Hatırlarsanız 2015 yılında Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı G-20 zirvesinin adresi de Antalya’ydı. Dünyanın ekonomik olarak en güçlü ülkelerinden 20’sinin devlet başkanları Antalya’da bir araya geldi. Çok önemli görüşmeler gerçekleştirildi, dünyanın karşı karşıya olduğu sorunlara yönelik önemli kararlar alındı. Tabi G-20’ye gelenler, Antalya’nın doğal güzelliklerine, denizine, kumuna, tarihi yapıları ve kültürel özelliklerine hayran kalarak ayrıldılar Türkiye’den.

Daha geçen hafta 16 ülkeden 660 personelin katılımıyla “NATO Toxic Trip-2021” tatbikatı Antalya’da yapıldı.

24-27 Kasım tarihleri arasında 20. Uluslararası Sera, Tarım Teknolojileri ve Hayvancılık Ekipmanları Fuarı Antalya’da düzenlenecek. Yani tarım ve teknolojinin global buluşmasına Antalya ev sahipliği yapacak. Bu organizasyona da 20’nin üzerinde ülkeden 600’den fazla büyük marka katılacak.

Aralık ayında yine uluslararası bir konferans Antalya’da düzenlenecek. Akdeniz’in çevresinin ve kıyı alanlarının korunmasını amaçlayan Barselona Sözleşmesi’ne taraf olan 21 ülkenin çevre bakanları, delegeler, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler temsilcileri Antalya’da buluşacak. 7-10 Aralık tarihleri arasındaki bu zirvede enerji kaynakları sebebiyle şu anda tüm dünyanın gözünü çevirdiği Akdeniz’in geleceği konuşulacak.

Antalya’ya ilgi sadece bunlar gibi siyasi içerikli programlardan da ibaret değil ha! Mart ayında başrolünde dünyaca ünlü oyuncuların rol aldığı bir Hollywood filminin çekimleri de Antalya’da yapıldı. Filmin yönetmeni Antalya’yı o kadar beğendi ki “Tüm filmlerimi Türkiye’de çekmek istiyorum.” diye sosyal medyada paylaşım yaptı. Yani Antalya’nın dev bir film platosuna dönüşmesi de yakındır.

Bir de kamp turizmi var tabi. Antalya yıllardır özellikle futbol takımlarının devre arası kamplarını gerçekleştirdiği merkezlerden biri. Kış aylarında sıcaklık 20 derecenin üzerinde seyrediyor. Bu da sporcuların antrenmanlarını rahat rahat yapabilmeleri için bulunmaz bir nimet adeta. 200 adet FIFA standartlarına uygun futbol sahası bulunan kentte her yıl 2 bine yakın futbol takımı ağırlanıyor. Buna yönelik yatırımlar da artarak devam ediyor. Gelecek yıllarda daha fazla spor kulübünün Antalya’yı kamp merkezi olarak seçeceği aşikâr.

Antalya’yı biz zaten yıllardır Türkiye’de turizmin başkenti olarak anıyoruz ama artık bu unvan da dar gelmeye başladı Antalya’ya. Çünkü Antalya bu yıl Akdeniz’deki turizm bölgeleri arasında en fazla turist ağırlayan yer oldu. En yakın rakibi İspanya’nın Mayorka Adalarına 2 kattan fazla fark atarak 8,5 milyon turisti misafir etti. Hem de İngiltere gibi bazı ülkelerin Türkiye’yi ziyaret etmeyi zorlaştırıcı kararlarına rağmen ulaştı bu sayılara. Bu hızla giderse de turizmde dünya lideri olması yakındır. 5-10 yılı bulmaz…

Antalya, burada saymakla bitiremeyeceğimiz kadar irili-ufaklı birçok uluslararası organizasyona daha ev sahipliği yaptı, yapıyor ve önümüzdeki günler ve yıllarda da yapmaya devam edecek. Aslında Antalya’da biçilen bu rolün ilk sahibi başka bir kentimizdi. Ege’nin incisi İzmir… Muhteşem bir Ege kenti olan İzmir’in biraz önce anlattığımız organizasyonlarda öne çıkması bekleniyordu ancak maalesef İzmir ayağına gelen bu büyük fırsatı tepti. Çünkü İzmir son 30 yılda, doğal güzelliklerinden, renkli karakterinden ziyade ideolojik yapısıyla öne çıktı. Deniz, tarih, kültür turizminin merkezi olmak yerine ideolojik bir kale olmayı seçti. Bu ideolojik düşünce o kadar ileri gitti ki kenti ziyaret eden turistler de bile ayrım yapma noktasına ulaştı. İngiliz, Alman, Rus turiste modern, çağdaş, cici turist gözüyle bakarken, Arap turisti gerici, yobaz, kötü turist olarak görüyorlar. Yani paraya bile ideoloji katmaya çalışıyorlar.

Burada ideolojiyle kastettiğim CHP tarafından yönetilmesi değil ha! Bildiniz gibi Antalya da CHP’li belediye tarafından yönetiliyor. Ancak hem mevcut Belediye Başkanı hem de Antalya halkı, memleketlerinin iyiliğini, ideolojik düşüncelerinin önünde tutuyor. Dünyaya daha açıklar. Turiste “İngiliz mi, Rus mu, Arap mı?” diye bakmıyorlar. Yaşadıkları şehre ekonomik güç sağlayan misafir olarak görüyorlar turistleri. İşlerine bakıyorlar, kentlerini geliştiriyorlar, paralarını kazanıyorlar. İşte bu yüzden Antalya’nın önü açık.

Hem şehirde hem çevre kentlerde bulunan havaalanları, sahip olduğu limanlarla da Antalya, ulaşım açısından da büyük avantaja sahip. Yakın döneme kadar deniz, kum, güneş üçgeninden ibaret görülen kent, bundan sonra doğal güzellikleri, tarihi yapıları, kültürel özellikleri ve ev sahipliği yaptığı uluslararası dev organizasyonlarla anılacak.

Yeni yüzyılın ikinci çeyreğinde yükselen bir yıldız olacak Türkiye’nin en önemli kentlerinden biri de Antalya olacak. Şimdi az önce anlattığım bütün parçaları birleştirdiğimizde ortaya çıkan resim şu; tüm dünyaya ilan edilmesi an meselesi olan, yani eli kulağında olan yeni Türk-İslam Birliğinin merkezi, başkenti Antalya olacak. Azerbaycan’ın Şuşa kenti, bu birliğin kültür merkezi, Türkistan eğitim merkezi, Katar ekonomi merkezi, Libya da askeri üssü olacak. Yani dostlar, yaklaşıyor yaklaşmakta olan. 3 kıtada yeniden yürümek için yollardayız. Var bir hayalimiz yani. Şunu hiç kimse göz ardı etmesin;  bu millet için ilk çeyrek uyanma dönemiydi, onu geride bıraktık. Önümüzde diriliş dönemi var. Sabırsızlıkla ve heyecanla bekliyoruz. Bütün dünya 100 yıllık bir fragman izledi. Asıl film şimdi başlıyor.

Kalın sağlıcakla…