MESCİD-İ AKSA’YA SALDIRAN İSRAİL’İN ASIL PLANI KAPADOKYA MI? – 1O Mayıs 2021
Yeryüzünün en nazlı beldesi Kudüs, yine mahzun. 3 bin küsur yıldır türlü dinlere, türlü devletlere, milletlere mensup olanların hep sahip olmaya çalıştığı, uğruna savaşlar verdiği, seferler düzenlediği ama hiç kimseye yar olmayan Kudüs, yine bir zalimin zulmü altında inim inim inliyor bugün. Mescid-i Aksa’nın şerefi bugün bir kez daha ayaklar altına alınmaya çalışılıyor.
İşgalci terör devleti İsrail, 19. yüzyılın başlarından itibaren sahneye koyduğu
planı böyle adım adım uygulamaya devam ediyor. Yıllardır sinsi bir şekilde ve
yasa dışı yerleşimlerle Kudüs’teki o demografik yapıyı değiştiren bu
Siyonistler, azınlık durumuna düşen Müslümanları Kudüs’ten tamamen
çıkartabilmek için Şeyh Cerrah Mahallesindeki Filistinlilerin evlerine el
koyuyorlar, yuvalarından çıkarıyorlar Filistinlileri. Hatta el koyma kelimesi
çok hafif, gasp ediyorlar hatta çalıyorlar. Hem de bütün kameraların ve
dünyanın gözü önünde.
Hiçbir kutsala, hiçbir değere saygısı olmayan bu terör devletinin askerleri ve
polisleri, Müslümanların en kutsal ayı olan ramazanda dahi ilk kıblemiz olan
Mescid-i Aksa’ya saldırmaktan geri durmuyorlar. Zaten alışkanlık haline
getirdiler; her Ramazan Bayramı’nda, Kurban Bayramı’nda bu teröristçe
tavırlarını tekrar ediyorlar ve bu zulmün karşısında Filistin’deki Müslüman
kardeşlerimiz yine çaresiz ve o modern dünya yine sessiz, bizler ise bu
coğrafyadaki bütün Müslümanlar aciziz.
Büyük çoğunluğu Müslüman olan halklardan oluşan bu coğrafyanın ortasında nüfus
bakımından küçücük bir Yahudi devleti, kutsallarımızı çiğniyor, kardeşlerimizin
izzetinefsini ayaklar altına alıyor, evlerinden atıyor onları ama 10’dan fazla
İslam devleti bunu engelleyemiyor. Türkiye haricinde de öyle devlet başkanı
seviyesinde ses çıkarabilen, tepki gösterebilen başka bir ülke yok. (Bir Katar
mı? Bir tek Katar biraz tepki gösterdi.)
O kadar biçaresiziz ki, İsrail’in Kudüs’ü tamamıyla bir Yahudi şehri yapma ve
ilk kıblemiz olduğu gibi aynı zamanda da fethin sembolü olan Mescid-i Aksa’yı
yıkıp yerine Süleyman tapınağını inşa etme planını uzaktan izleyip ancak ve
ancak dualarımızla Filistinli kardeşlerimize destek verebiliyoruz. Çünkü
Müslümanlar darmadağın, çünkü Müslümanlar bir türlü bir araya gelmiyor, çünkü
İsrail’le anlaşmalar imzalayıp dinlerini, şereflerini, onurlarını paraya satan
Arap krallarının, o şeyhlerinin, emirlerinin olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz.
Altını çiziyorum; Arap halklarından bahsetmiyoruz, krallarından, şeyhlerinden,
emirlerinden bahsediyoruz. Bunlar, kendi ırklarından olan halka yapılan zulme
göz yumdukları gibi ne Filistin davasını ne de Mescid-i Aksa sevdasını
anlayamamışlardır. Koltuk sevdaları ve paranın sıcaklığı her şeyden daha
kutsaldır bunlar için. Hepsinin de zaten boyunlarında birer tasma var, ondan
bile rahatsız değiller.
Bunun yanında maalesef ki bu Kudüs’de son günlerde yaşananlardan sonra bizim ülkemizde de bu Arap şeyhlerini aratmayacak yorumlar yapanlara şahit oluyoruz. O katil İsrail’e, terörist İsrail’e hem millet hem de devlet nezdinde ses çıkarabilen nadir ülkelerdeniz ya, hemen birileri çıkıp “İşte Kudüs Arap meselesidir, işte Kudüs Filistinlilerin meselesidir, karışmayın bu Arapların iç işlerine…” falan demeye başladılar. Tam da İsrail’in istediği gibi.
Bu tarih bilmez, bu din tanımaz, bu geçmişinden kopuk, bu köksüz bir şekilde
ruh gibi yaşayanlara ne diyeceğiz bilmiyoruz artık. Bunlara en güzeli bilge
kral Aliya İzzetbegoviç’in şu sözüyle cevap vermek lazım: “Kudüs sadece
Filistin veya Arap meselesi değildir. O bütün Müslüman halkların sorunudur ve
Kudüs’ü elinde tutabilmeleri için Yahudiler, İslam ve Müslümanları yenmek ve
yeryüzünden kazıyıp atmak zorundadırlar ama bu da -ki şükürler olsun- onların
gücü dışındadır.”
Evet, durum tam da budur. Bugün kıblesi Kâbe olan her Müslüman’ın, ilk kıblesi
Kudüs’tür. Oraya kayıtsız kalamayız, bana ne diyemeyiz. orayı Arap veya
Filistin davası olarak hiç göremeyiz! Çünkü Kudüs coğrafi bir meselesi değil,
imanî ve İslami bir meseledir. Kudüs davası öyle ırkçı söylemlere kapalıdır.
Bugün Kâbe işgal altında olsa bir Müslüman çıkıp da “Bana ne? Bu Arapların
meselesidir.” diyebilir mi? Diyemez. İşte Kudüs için de aynı durum söz
konusudur ama İslam dinine mesafeleri yüzünden veya cahil olduklarından veya
batıya uşaklık etmeyi modernlik, çağdaşlık zannettiklerinden dolayı, Kudüs
meselesine soğuk bakanlar, acaba hiç tarih de mi okumadılar ya?
Filistin coğrafyası ve Kudüs, hiçbir dönemde Arap dünyasının meselesi
olmamıştır. Daha yakın zamanda o topraklardan İngiliz, Arap ve Yahudi ortak
yapımı bir ihanetle çekilmek zorunda kaldık biz. Oralar aslında Osmanlı yani
Türk toprağıdır. Tapu kayıtlarımız bile duruyor hala ama “Harf İnkılabı”
olduğundan okuyamıyoruz onları. Koyun bir kenara dünyadaki diğer Müslüman
ülkeleri; bizim için Filistin toprakları ve Kudüs, Misak’-ı Milli
sınırlarımızdan farksızdır. O yüzden sadece Müslüman olarak değil, Türk milleti
olarak da bizim, “Filistin’den, Kudüs’ten bana ne?” deme gibi bir şansımız yok.
Eğer bu kayıtsızlık böyle devam eder ve İsrail tüm planlarını hayata
geçirebilirse aslında meselenin sadece Kudüs olmadığı da anlaşılacak da işte o
zaman iş işten geçmiş olacak.
Az bir araştırma yaparsanız, Yahudilerin o vaat edilmiş topraklar olarak
gördükleri yani “Büyük İsrail Devleti”ni kurmak istedikleri coğrafyanın içinde
Türkiye’nin dahi yer aldığını rahatlıkla öğrenebilirsiniz. Adamlar ne diyor?
“Fırat ile Nil arasındaki bütün toprakları kendi toprağımız olarak görüyoruz.”
diyor yani kurmak istedikleri devletin sınırları da taa Türkiye’deki
Kapadokya’ya kadar uzanıyor. Senin bugün “Bana ne?” dediğin Kudüs meselesi,
aslında aynı zamanda bir vatan meselesidir.
Şimdi bugünün kafasıyla bakıp da, “Yok artık, daha neleeer neler… O kadar da
ileriye gidemezler.” diye düşünme. Bundan 100 sene önce ne ortada bir İsrail
diye devlet vardı ne de Filistinliler böyle sıkıntılar çekiyorlardı. O zaman ki
Filistin halkına gidip söyleseydin, “İşte senin çocukların, torunların bir
Yahudi devleti tarafından topraklarından kovulacak.” diye onlar da, “Yok artık
ya.” derlerdi herhalde ama şimdi yaşananları görüyorsunuz, her şey ortada.
Bu meselenin bundan 50 sene, 100 sene sonra nereye evrilebileceğini, hangi
boyutlara ulaşabileceğini kestirebiliyor muyuz? He? O yüzden yılanın başını
küçükken ezeceksin. Öyle demiş ya atalarımız ama maalesef biz Müslümanlar, bu
meseleye uyanıp da yılanın başını küçükken ezememişiz ama bu yılanın daha da
büyüyüp adeta bir ejderhaya dönüşüp hepimizi yutmasına göz yumamayız artık.
Bütün dünya Mescid-i Aksa’da akan kana ses çıkarmasa da, mazlumların
çığlıklarına kulaklarını kapatsa da, yapılan işgali ve saldırıları görmezden
gelse de bütün Müslüman devletler Filistin’i yalnız bıraksa da ve o bütün dünya
üç maymunu oynamaya devam etse de biz Kudüs’e, biz Mescid-i Aksa’ya sırtımızı
dönmeyeceğiz, Filistinli kardeşlerimizi de kaderleriyle baş başa
bırakmayacağız.
Biz Peygamber Efendimizin, “Bir yanlış görürsen elinle düzeltmeye çalış, buna
gücün yetmiyorsa dilinle düzelt, ona da gücün yetmiyorsa kalbinle buğzet.”
dedi. İşte biz o hadis-i şerife uyarak bu mesele için elimizle, dilimizle,
olmadı kalbimizle yani dostlar her şeyimizle mücadele etmeye devam edeceğiz.
Bir de şu sosyal medyada aklı sıra millete ayar vermeye çalışan tipler var.
Hepsi de böyle çok Müslüman görünümlüdür, “Öyle oturup dua ile olmaz bu iş,
Müslümanlar oturuyor, seriyor seccadeyi işte dua…” Allah Allah? Birileri bu
duayı galiba basit bir şey zannediyor, he veya birileri bu duanın gücünü hafife
alıyor galiba? Yahu birileri galiba Allah’a yürekten yakarışı böyle boş beleş
bir şey zannediyor, değil mi? “Sizin dualarınız olmazsa size niye değer verelim
ki?” diyen Allah’tan daha mı iyi biliyor bu tipler, he?
Ama istenilen ortam bu. Sesini yükselten kim varsa onu böyle saçma sapan sözlerle, ithamlarla, benzetmelerle susturmak değil mi? Düşmeyin bu tufaya. Kimin elinden ne geliyorsa onu yapsın.
En’am suresinde diyor ya alemlerin Rabb’i: “De ki ey kavmim! Elinizden gelen ne varsa onu yapın, ben de yapacağım. İleride göreceksiniz güzel akıbet kimin olacak.” İşte allah ne diyor? Kimin elinden ne geliyorsa onu yapacak.
Onun için dostlar bu dönemde kimin elinden ne geliyorsa onu yapacak, elinden bir şey gelmeyen veya Kudüs gündemi olmayanlarda susacak ve kenara çekilecek.
Bizler inanıyoruz ki Peygamberimizin miracı olan, Selahaddin Eyyubi’nin emaneti
olan, ecdadımızın da bize miras bıraktığı Kudüs, önünde sonunda gerçek
sahipleriyle buluşacaktır.
İmam hatipli bir kardeşimizin, Müzeyyen Melike Sağlam’ın yazdığı bir şiir
gördüm internette. Onunla bitirelim sözümüzü:
Dua etmeli elbet Kudüs için, hem de öyle bir dua ki;
Unutulmuş dillerin, unutulmuş kelimeleriyle.
Ama bir fark olmalı bu sefer,
Açılmış değil, sımsıkı yumruk olmuş müminin elleriyle.
Vermeli yürekten Kudüs yoluna, maldan candan ne gerekirse.
Bir el cepte bir el taşın altında olmalı.
Artık Filistinli çocukların üzerine
Bombalar değil güneşler doğmalı…
Ve son sözü söylemeli Kudüs’e dair.
Eğer zafer İslam’ın olacaksa; mutlak kurtulmalı Mescid-i Aksa
Yol uzun, ağırdır bu yük
Ne var ki; Allah bir, Allah büyük.
Kalın sağlıcakla.