MEVLÜT PAŞA FENA AYAR VERDİ – 16 Nisan 2021
Olay 15 Nisan 2021 tarihinde gerçekleşiyor. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 11 ayın sultanı mübarek ramazan ayını, dedelerinden aldığı düstur ve adapla karşılıyor. Misafir perverlikte gereken hassasiyet gösterilirken, vakit gelince top patlatılıyor. Böyle dolu dolu bir giriş yapayım dedim. Çünkü tabiri caizse son Yunan bükücü Mevlüt Çavuşoğlu dün akşam Ankara’da mevkidaşı Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias’a öyle bir had bildirdi ki, adeta şerbetli bir diplomasi dersi verdi.
Biliyorsunuz, Türkiye kapı komşumuz Yunanistan’la gerek Doğu Akdeniz meselesinde, azınlık hakları konusunda, Ege Denizi’ndeki o kıta sahanlığı mevzusunda, adaların silahsızlandırılması durumunda ve göçmenler konusunda ilişkilerin bundan sonra nasıl devam ettireceği ile ilgili uluslararası hukuka uygun bir çerçevede pozitif adımlar atmak istediğini her platformda dile getirdi. Bu konuların adil ve insani düzlemde ele alınması konusunda da her daim hazır olduğunu da belirtti Türkiye. Önce türlü manevralara girişti Yunanistan, Türkiye’nin olmadığı masalarda planlar kurmaya çalıştı, algı oyunlarıyla Avrupa devletlerini kendilerinin mağdur olduğuna ikna etmeye çalıştı. Mısır’la ayrı, İsrail’le ayrı, Fransızlarla ayrı, Amerikalılarla ayrı protokoller,anlaşmalar imzaladılar. Sonrasında baktılar ki, bu uğraşların hiçbiri sonuç vermiyor, yeniden Türkiye ile görüşmenin yollarını aramaya başladılar. Yunanistan, Türkiye’nin Doğu Akdeniz konusundaki çalışmalarında yanında olmak istediğini ve ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesiyle alakalı görüşmelere başlamak istediklerini söyledi. Türkiye de bu iyi niyetli duruma yeşil ışık yaktı ve Yunan yetkilileri Ankara’ya davet etti. Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Çünkü buraya kadar her şey çok güzel, hiçbir problem yok.
Sonra Yunanistan Dışişleri Bakanı’nı önce Cumhurbaşkanımız kabul etti ki dünyada her devlet adamını kendi mevkidaşı kabul eder, bir ülkenin cumhurbaşkanının diğer bir ülkenin dışişleri bakanını kabul etme durumu tamamen jesttir yani iyi niyet göstergesidir hatta kıyaktır kıayk. Yunanistan Dışişleri Bakanı’nı Cumhurbaşkanımızdan sonra Dışişleri Bakanımız Mevlüt Cavuşoğlu kabul etti ve baş başa görüşmelerin ardından da ortak bir basın toplantısı yapmak için kameraların karşısına geçildi.
Her şey dostane bir manzarada gidiyor gibi görülürken, Dendias konuşmasında bir anda, “Türkiye eğer bizim egemenlik haklarımızı ihlal etmeye devam ederse o zaman yaptırımlar gündeme gelecektir.” dedi. Hoppaaaa… Mevlüt Çavuşoğlu şöyle bir baktı, acaba bu Yunan Bakan yağlı yedi de dilimi kayıyor yoksa mermiden daha mı hızlı koşuyor diye bir düşünmüştür herhalde. Sonra devam etti bu Yunan Bakan, “ Türkiye ile Libya arasında imzalanan anlaşma Avrupa Birliği tarafından kınandı biliyorsunuz, çünkü bu egemenlik haklarımızı ihlal etmekte.” diye de ekledi. Allah Allah, lan içeride odada gayet aklı başında hareket eden bu Yunan Bakan, dışarıda kameraların karşısında adeta atara kalktı.
Ortam buz kesiyor tabii. Pozitiflik, o dostane adımlar, ilişkileri iyileştirme hamleleri diye yalvaran Yunanistan’ın bu çıkışı manzarayı başka bir yere taşıdı. Hani derler ya, “Katranı kaynatsan olmaz ki şeker, cinsine tükürdüğüm cinsine çeker.” Bu cinsine tükürdüğüm Dendias da dedelerine çekmişti ve puştluğu diplomasi diye yutturacak bize. Kamera önünde Türkiye’ye ayar verecek ve Avrupa’daki abilerinden bonus kazanacaktı aklı sıra. Türkiye? Türkiye’de devlet itibarı üzerinden madara olacaktı değil mi?
İşte tam o dakika itibarıyla Torosların heybetini kuşanan Mevlüt Cavuşoğlu, beyefendi bir şekilde girdi söze. Böyle füze fırlatsaydın daha iyiydi derler ya öyle bir konuşmayla Yunan Bakan’a da, Yunanistan’a da, o Yunan’a arka çıkanlara da Ankara’dan tarihi bir ders verdi. Az önce o kameraların önünde parmak sallayarak tehdit ettiği Türk Bakan, tespih dizer gibi kelimeleri Yunan Bakan’ın boynuna dizdi. Ona geçmişini hatırlattı. Dedelerini de aynı o şekilde ipe dizmiştik ya…
Yani kısacası Yunan Bakan’ın haddini aşan bu ithamlarının cevabını verdi Mevlüt Paşa. Başkaları size silah satar ama biz hukuka uygun problemleri çözeriz diye Yunanistan’a hiçbir dünya devletinin yapmayacağı güzelliği yaptığımızı da sözlerine ekledi Mevlüt Paşa ve o görüntüleri izleyen her Türk de bundan son derece gurur duydu.
Ben dün akşamki toplantıda şunları gördüm dostlar:
1- Saygısızlığın ve bağnazlığın bir diplomasi dili, yöntemi olmadığını ve hiç kimse parmak sallayarak, aba altından sopa göstererek veya sırtını bir yerlere yaslayarak Türkiye’ye hareket çekemeyeceğinin bir kez daha altı çizildi. Bilmem ne birlikleri, bilmem ne toplulukları, bilmem ne örgütleri ne derse desin… Türkiye Mavi Vatan’daki hak arayışından asla vazgeçmeyecektir ve bu tavrı da kimsenin hakkında gözü olduğundan falan değil he, kendi sınırlarındaki hakkını sömürenlerden hakkını almak için vazgeçmeyecektir.
Mayıs ayında Mısır ziyaretleri olacak. Birleşmiş Arap Emirlikleri’ne destek veren medya şu an şokta. Manşetler her gün ayrı ayrı dilden atılıyor. Yunanistan basını bugün farklı farklı dillerden başlık atıyor. Kıbrıs’daki haklı arayışımızda olsun, Azerbaycan’la birlikte verdiğimiz Karabağ mücadelesinde izlediğimiz yolda olsun hep aynı çizgide devam ettik. Elbette önümüzde duracaklar, karşı çıkacaklar, boynumuza takamadıkları tasmanın hırsıyla ölümüne saldıracaklar bize, yeni bir yol arayacaklar ama gün sonunda anlayacaklar ki Türkiye’nin izlediği yol diplomasi yoludur, Türkiye’nin izlediği yol hukuka uygun bir yoldur, Türkiye’nin izlediği yol kendi hak arayışıdır.
Ve o basın toplantısında 2. olarak da şunu gördüm. istediğin kadar muhalif ol, istediğin kadar hükûmeti eleştir, istediğin kadar iktidara karşı ol ama be kardeşim, el insaf, el vicdan… Senin ülkenin başkentinde o hep İzmir’den denize döktük diye caka sattığın elin Yunan’ı çıkıyor ve sana, senin ülkene, senin Bakanın’a ayar vermeye, had bildirmeye çalışıyor ama sen, sessizliğin dibine gömülüyorsun, çıt çıkarmıyorsun. Yahu karşı bir ses versene yahu. “Hayırdır, ne oluyor?” diye bir sesini yükseltsene, bir “Sınırınızı aştınız, bu kadarı da kabul edilemez.” desene. Ama pardon ya, Yunan heykellerini kentinin meydanlarına dikmeyi modernlik, çağdaşlık ve Atatürkçülük zannedenlerden ve bu tipleri de ölümüne destekleyenlerden böyle bir tavır beklemek horozdan yumurta yumurtlamasını beklemekle aynı şey olurdu galiba…
Kalın sağlıcakla.