SAHİBİNDEN KİRALIK RAHİM – 26 AĞUSTOS 2021

2Ce684B7 Fea3 4Ba3 A849 3A05Af97C6B8

Geçen akşam televizyonlarda ne var ne yok diye şöyle bir bakarken bir programa denk geldim. Hani hızlı hızlı geçerken bir cümleye takıldım, durdum. Belki de gerçek anlamda insan türü olarak dünyaya gelen son nesiliz diyordu bir uzman. Allah Allah, nasıl yani? Durdum biraz, baya bir izledim, yarı robot yarı insan türünden bahsediyorlardı. Tövbe estağfurullah dedikçe daha da kitlendim, ayrılamadım ekrandan. Dünyada kiralık rahim diye bir furya her geçen gün daha da artıyormuş. “Bebek çiftliği” adı altında böyle sahibinden kiralık rahim diye sunulan merkezlerde aileler taşıyıcı annelere bebeklerini taşıttırıyorlar hatta bu merkezden biriyle anlaşan kadın şöyle demiş:

“İkinci çocuğumuzu kucaklamak için sabırsızlanıyorum. Hintli bir kadın bize rahmini kiralamış oluyor. Bu bir iş anlaşması gibi yoksa bebek tamamen bizim genlerimizi taşıyor yani bunda anormal bir durum görünmüyor.” dedi.

Dünya ülkelerinde yılın en çalışkan kiralık rahmi diye en fazla doğum taşıyıcı anne olan kadınlara ödül veriliyor. Yok yok, daha bitmedi. Şimdi yeni moda, sipariş bebeklermiş. Evet evet; baya böyle kaşına, gözüne, boyuna posuna, tenine, göz rengine, saç tipine kadar sipariş edebiliyormuşsun hatta bunu yapan firmalar siparişlerine göre çocuğun ne modelde bir tip çıkacağını bilgisayarlarda 3D modelleyip sunuyorlarmış sana. Ebeveynler de bunlara bakıp üzerine birkaç gün düşündükten sonra geri geliyorlarmış: “Ee biz biraz düşündük, saçı buğday olsun diye seçmiştik ama böyle turuncu hatta böyle kızıla yakın bir renk olsun.” diyorlarmış.

“Yok canım, daha neler?” diyorsanız eğer ufak bir araştırma ile bu merkezleri ve bu merkezlerdeki işleyişi siz de öğrenebilirsiniz. İnternette var, girin Google’a bakın.

Şöyle tarihe bir bakın insanoğlu var olduğu günden itibaren ölümsüzlüğü bulmak için uğraşmış. Ölümsüzlük iksirleri, ölümsüzlük duaları, ölümsüzlük çalışmaları vs. İlkel çağlarda yani milattan önce daha da başkaymış bu iş. Mesela Mısır firavunları ölümden sonra tekrar dünyaya dirileceğine inandığı için böyle tüm mal varlığı ve ganimetleriyle mumyalanıyormuş. Öğrenince şok oldum. Kendileri öldüğünde hizmetçilerinin de öldürülme emrini verip onların da yakınlarında, yanı başlarında mumyalanmasını emretmişler. Hani dirildiklerinde aynı şekilde devam edebilmek için!

Şimdi bu verdiğim örnek belki daha eski çağlara ait yani ilkel dediğimiz çağlar belki, tamam. Hadi gelelim bugüne. Mesela ölmüş insanları -195 santigrat derecede donduran ve 100 yıl sonra yeniden hayata döndüreceğini iddia eden teknoloji firmalarının olduğunu biliyor musunuz? He? Gelecekte tekrar diriltilmek için dondurulan insanlar bu şirketlere 1,5 milyon ödüyor. Bakın dostlar herhangi bir bilim kurgu filmi senaryosundan ya da o sosyal medyada dönen geyiklerden alan bahsetmiyorum size he hatta Amerikalı bir çift; tüm aile, bir de evcil hayvanları için bu işlemi yapmış, ödemesini de gerçekleştirmiş hatta kredi kartına taksit falan da yapıyorlarmış. Eğer komple tüm vücut değil de sadece baş bölgenin doldurulmasını istiyorsan rakam daha da aşağıya çekiliyor yani böyle yarı yarıya bir fiyat teklifi veriliyor size.

Bu insanlar buna gerçekten nasıl inanıyor diye merak ediyorsanız eğer sizde benim gibi bir durun. Hemen söyleyeyim neye güvenerek bu işlemi yaptırıyorlar veyahut da bunu akıl ediyorlar:

Dr. Segal köpeği Miles’ı 72 saat boyunca dondurup sonra tekrar diriltmeyi başarmış ve bu deneyi de dondurulmaya inanan insanlar için o günden beri büyük bir ispat olarak sayılıyormuş yani bilim konuşuyor. Lütfen biz boş yapmayalım bu konunun üzerine, değil mi?

“Deney” adında bir Hollywood filmi yapılmış. 2 bilim insanı, insan ve hayvan DNA’larını karıştırarak yeni bir melez ırk (haşa) yaratmaya kalkışıyorlar. DNA dizilimleriyle oynanan bu yeni tür üzerinde deney yapacaklar yani bir şey deneyeceklermiş. Neyse yapıyorlar bir tür -kendi söylemleriyle yaratıyorlar bir tür- başta her şey normal gibi gidiyor ama sonra bu yarattıkları, bu DNA’larıyla oynanmış tür bir zaman sonra kontrolden çıkıyor ve onu yaratanlara karşı savaş açıyor. Baktığın zaman işte bilim kurgu sevenler için böyle izlenebilecek bir film deyip geçersin değil mi? Dostlar artık manzara hiçte iyi bir yere gitmiyor. Resme düz bakan bizler, gördüğümüz bu manzaraları işte devletler savaşı, dinler savaşı, ırk savaşı, para ve güç savaşı olarak görüyoruz; asıl savaş Allah’la yani Yaradan’la savaş ediliyor!

Yarı insan yarı robot yeni bir türün hazırlığını yapıyorlar. O yapay zekaların birçoğu bazı komutları reddediyor, kabul etmiyor ve bunu kuran, bu yapay zekaları oluşturan kişiler bu durumla ilgili ne demiş biliyor musunuz?

Bir süper zeka, tipik olarak “robot etiği” başlığı altında çalışılanlardan temelde farklı bir sorun teşkil eder. Bunun nedeni de süper zekanın çok yönlü olmasıdır. Bundan dolayı kontrol edilebilmesi bir yana, yapay zeka insanlar tarafından anlaşılamaz olan hedeflere ulaşmak için çeşitli kaynakları harekete geçirme potansiyeline sahiptir ve sınır tanımadan devam eder diyor.

Yani diyor ki; bizim bu yapay zeka süper zeka bir işlem ve kontrol edilemez, insanın aklının yetmediği yerlerde yapay zeka çok daha yönlü araştırmalar, çalışmalar yapar ve sınır tanımaz diyor.

Allah razı olsun ya. Ne kadar iç açıcı, ne kadar yüreğimize su serpen bir açıklama olmuş değil mi?

Gelecekteki biyolojik tehlikeyi görüyor musunuz? Gen ile oynama, insan modeliyle oynama, DNA dizilimi ile oynama, ırkla oynama ve ölümsüzlüğe kavuşma çabası!

Bu kadar yatırımın yapıldığı, bu kadar bilimsel çalışmaların yapıldığı, bu kadar kafa patlatılan şu rezil manzaranın hepsine tek bir ayet yetiyor:

Ankebût Suresi – 57. ayet: “Her canlı ölümü tadacak ve sonunda dönüp huzurumuza geleceksiniz.”

Yeterli mi? He?

Şimdi ben bu ayeti söyledim ya, birileri çıkıp şunu söyleyebilir: Abi inanmayan insan için ayetle karşılık vermen doğru mu? Pardon da onlar kendi inandığı şeyi sonuna kadar savunurken, kendi savaşlarının mücadelesini sonuna kadar verirken, bu sapkınlığı bilim mavallarıyla tüm dünyaya yutturmaya çalışırken ben neden inandığım en büyük kutsalla karşılık vermeyeceğim ki? He? İnsan yaradılışının nizamını ve sistemini bugünkü teknolojiyle dahi çözememiş bir kulun kalkıp ölümsüzlüğü bulduk, 100 sene sonra yeniden dünyaya dirilteceğiz sahtekarlığına en büyük kanıt olan bizim inandığımız kutsal kitabımız.

Burada sana, bana, bize, çocuklarımıza, gençlerimize, milletimize ve toplumumuza çok büyük görevler düşüyor arkadaşlar. Dikkat edin ve bakın!

Normalleştirmeye çalıştıkları hiçbir şeyi kabul etmeyin, gelişmişlik ve ilericilik adı altında sundukları şeylerin peşine ağzımız açık gitmeyin, gitmeyelim. Böyle bir dünyaya çocuk mu getirilir şımarıklığına karşı, bu dünyanın çivisini çıkaranlara karşı duracak çocuklar yetiştirelim. Yakında iklim sebebiyle kıtlık bildirisi yayımlanacak. Kırmızı alarm şeklinde üretimin yetmediği ve dünyanın bunu karşılayamadığı haberlerini göreceğiz. Neden? He? Çünkü uzay savaşlarının artık başlaması lazım. Uzay yarışlarının dünya ile bir bütün olarak konuşulması lazım. Pompalanan haberlerin, oluşturulan algıların, servis edilen felaket manşetli başlıkların bizi psikolojik olarak hapsetmesine müsaade etmeyelim ve sakın zamanın gençleri diye konuşan ve tüm gençleri TikTok zehrinde düşünenlerin tarafında olmayın.

Hiç kimse merak etmesin, belki de görmediğimiz, adını duymadığımız azimli ve gayretli çalışmalarından bihaber olduğumuz milyonlarca gencimiz var ama ne yazık ki sadece adı skandallara karışan kişiler haber olduğu için düzgün çalışmalar yapan, hedefleri olan, bizi motive edecek gençlerimizin haberlerini ya arada derede görüyoruz ya da hiç haberimiz bile olmuyor onlardan.

Bir de bir şey diyeceğim ya; bazı insanlar inandıkları ya da inanmadıkları kutsallarını, değerlerini, inançlarını böyle ulu orta her yerde, herkesin yanında çatır çatır konuşurken ve bu özgürlük ve insan hakları olurken; peki benim inandıklarımı, savunduklarımı yani Kur’an-ı Kerim’i savunmak niçin birilerine göre yobazlık veya gericilik oluyor he? Buna kim karar veriyor? Bu otoriteyi, bu saçma sapan yaptırımı kim bu topluma zorla kabul ettirmeye çalışıyor? He?

Ölümsüzlüğe kavuşmaya çalışan ve dünyayı gerçek bir alem zanneden herkes inşallah bundan nasiplenebilir.

Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu diyor ya: Ölüm, inançsız insanlar için korkunç bir sondur ama inananlar için ölüm, ne kadar zevkli bir başlangıçtır.

İşte bizim için aynen böyle.

Kalın sağlıcakla.