BU ŞOVLARDAN MİDEMİZ BULANDI ARTIK! – 11 EKİM 2021

872Fac56 C297 466D Aeba 5E82Dd3C7787

Çıkıyorlar sahneye, ince ince hesap yaparak evde hazırladıkları konuşmalarıyla geçiyorlar mikrofona, başlıyorlar şov yapmaya. Ne kendi sektörlerinden ne başarıyı getiren yolların artılarından, eksilerinden ne de edindikleri tecrübeden bahsediyorlar. Kürsüde yaptıkları konuşmalarında mutlaka ve mutlaka siyasete bir dal-çık yapıyorlar. Salondaki alkışı da toplayıp gururla kendilerini kabartıyorlar. Zaten sanatçı dediğin muhaliftir, sanatçı dediğin aykırıdır değil mi? Aykırı olmak da her zaman konuşturur çünkü, daha fazla adın geçer gündemde, böyle daha fazla ezberlenir ismin, daha fazla talep görürsün belki de… Nasıl diyeyim daha fazla fazla şeyler olur. İşte budur duruş sahibi bir sanatçı olmak ve birilerine göre de budur gerçek bir sanatçı kimliğini taşımak. Hazır mısınız? VE KARŞINIZDA YILIN EN İYİ KADIN OYUNCUSU: NİHAL YALÇIN!

Hafta sonu gündemi olukça meşgul eden bir isimdi kendisi. Bakın konuşuluyor adı, biz bile oturmuş konuşuyoruz. Belki de bu video binlerce insan tarafından izlenecek ve bizi takip edenler de kınayacak bu kadını. İstediği tam da bu değil miydi?

Mevzu şu:

Yıllardır yapılan ve bu yıl da 58.’si düzenlenen Antalya Film Festivali’nde “en iyi kadın oyuncu” seçilen Nihal Hanım ödülünü almak için sahneye çıkıyor ama normalde sahneye çıkarken sana ödülü veren kişiye bir selam verirsin, ödülü alır öyle başlarsın konuşmaya. Genelde de böyle heyecan, mutluluk adamın kursağını kurutur. Onun için kürsüye çıkan yapımcısına, yönetmenine, senaristine, ekipte çalışan arkadaşlarına böyle yarım yamalak teşekkür eder. Heyecanlıdır, yüzü gülüyordur, gözlerinin içi gülüyordur, mutludur yani. Bunun yanında konuşmaların içeriğinde de genelde süreç içerisinde yapılan fedakârlıklardan bahsedilir veyahut da varsa oyuncunun unutamadığı bir an onu anlatır. Böyle espri yapar, milleti güldürür veyahut da çok duygusal konuşur, katılımcıları, salondakileri ağlatır yani duygusal bir ambiyans oluşturur. Bazıları da çıkar, fırsat bu fırsat, hazır işte kameralar var, herkes bizi dinliyor, kendi sektörüyle ilgili birkaç isteği dile getirir. Bunun yanında da eğer kendi mesleğine karşı bir vefa duygusu varsa işte gençlere veyahut da bu sektöre ilgi duyanlara tavsiyelerde, nasihatlerde bulunur değil mi fakat Nihal Yalçın öyle yapmadı, yapmadı… Sanki böyle önceden ezberlediği ve sahnede yapacağı konuşmayı unutmama adına ismi okununca kalkıyor, çıkıyor mikrofona. Tabii kendisini sunan Tamer Karadağlı’yı da görmezden gelip başlıyor konuşmaya. Konuşması devam ederken Tamer Karadağlı ödülünü vermek için araya giriyor. Nihal Hanım da “Yani sus mu demek istiyorsunuz bana?” diyor. Tamer Karadağlı da “Ödülünüzle birlikte konuşmanız için verdim ödülü yani sizi onore etmek için araya girdim. Ödülünüzü alın, belki böyle havaya kaldırırsınız, bu ödülü şuna şuna ithaf ediyorum dersiniz diye verdim.” diyor.

Zavallı Tamer Karadağlı… Nereden bilsin mevzu sinema, sanat, film falan filan değil; mesele başka. Onun için Tamer Karadağlı meseleyi anlayamamış herhalde ve bu olay erkek egemen toplum, kadın hakları, yaşasın ayakları üzerinde duran güçlü kadınlar mevzusuna kadar uzuyor da uzuyor ve sonunda ağzındaki baklayı çıkarıyor Nihal Yalçın; “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyelim, İstanbul Sözleşmesi Yaşatır!” çıkışını yaparak kendi kitlesinden yani kendi mahallesinden büyük bir alkış alıyor. “Star konuşma, işte kadınları ve bu ülkenin genç kızlarını, annelerini, kardeşlerini düşünen ve bunu da korkmadan böyle cesurca söyleyebilen gerçek bir sanatçı konuşması. Peki sonra ne oluyor? İkinci cephe görevi devralıyor. İşte sanatçılar, oyuncular, aydınlar, post bıyıklılar, aykırı bakışlılar, muhalif görünmeyi entellik zanneden goygoycular bu durumu böyle elden ele paylaşıyorlar. Tweetler atıyorlar, duyar kasan kasana. –Bir şey de diyemezsin he bunlara, linç ederler seni- “Ya arkadaş bu bir sinema ödülleri gecesi. Konunun kadın haklarıyla, İstanbul Sözleşmesi’yle, yaşamakla, şiddetle ne alakası var? Konu sinema.” diyecek olsan hooop kadın düşmanı, özgürlük düşmanı ederler seni.

Neyse. Sonra Pervin Buldan giriyor olaya, bak bak… Hani derler ya kambersiz düğün olur mu diye, böyle toplanıyorlar bir bir. Pervin Buldan’ın peşine de Canan Kaftancıoğlu çıkıyor sahneye. Durur mu? Hemen kutluyor kadını, tebrik ediyor; yanındayız, arkandayız diyor.

Bu arada hızlı bir hafıza tazeleyelim bu Canan Kaftancıoğlu’nun kim olduğuyla alakalı. Gerçi herkes biliyor da bu kadını yine de tekrar etmekte fayda vardır. Eskiler derdiler ya, “Et tekraru ahsen velev kane 180.” Yani tekrar etmek iyidir, 180 kere de olsa yine de iyidir derdi büyüklerimiz. Onun için tekrar etmekte fayda var.

Bu Canan Kaftancıoğlu hani şu domuz etini seven, camiden okunan ezanların, selalarının sesinden rahatsız olan, teröristlere etkisiz hale getirildi cümlesinin yanlış olduğunu, onlara da öldü, hayatını kaybetti denilmesi gerektiğini savunan ve Türk askerlerine, Türk polise kurşun sıkan örgüt kurucularına bin selam çakan Cumhuriyet Halk Partisinin göz bebeği bir kadın. Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Örgütünün Başkanı. Çünkü bunlar teşkilatlarına örgüt diyorlar. Neyse… Alkışlıyor, kutluyor, yanında olduğunu belirten böyle destek verici mesajlarını iletiyor bu “yılın kadın oyuncusu” Nihal Hanım’a.

Şimdi neyse, bu bir kenarda dursun, ara ara alıp işleriz onu.

Şimdi bu yılın oyuncusu seçilen Nihal Hanım’ın adı sanı gündem olunca geçmişe dönük birçok röportajı, attığı tweetleri, yazıp çizdikleri, açıklamaları da düştü önümüze.

Bir YouTube kanalına katılmış Nihal Yalçın ve sunucu kendisine soruyor; Mars’a iltica edecek olsanız gitmeden önce atacağınız son tweet ne olurdu? –Sorunun güzelliğine bak- Hani giderayak, son olarak ne söylemek isterdin? Bu Nihal Hanım’a da soruyorlar bunu ve Nihal Hanım’a diyorlar ki –tekrar ediyorum- “Mars’a iltica edecek olsan gitmeden önce atacağın son tweet ne olurdu?”

Cevap: SELAHATTİN DEMİRTAŞ’A ÖZGÜRLÜK.

Heh, şimdi oldu işte Nihal Hanım! Niyetinizin, derdinizin, kimliğinizin, amacınızın, o sempati duyduğunuz dağların, şehit kelimesinden neden rahatsızlık duyduğunuzun, işte “dersim” çarpıtmalarınızın, HDP halktır tweetlerinizin, bebeklerin öldürülmesine müsaade edenlere olan hayranlığınızın, PKK terör örgütüdür diyememenizdeki o karın ağrınızın ne olduğu, neden olduğu şimdi çok daha güzel belli oldu.

Bu arada yeri gelmişken şunu da söyleyeyim. O kürsülerdeki politik ve siyasi şovlarınızdan sıkıldık artık. Öyle zırt pırt kadınlar üzerinden de duyar kasmanızdan gına geldi bu millete. Bu ülkenin hangi kadınlarına, hangi ailelerine, hangi kültürüne veyahut da hangi yaşam modellerine bu kadar hâkîmsiniz de çıkıp mikrofonların oradan artistlik yapıyorsunuz? He? Bu memlekette kadınlar hakkında toplumsal vaaz verecek kişi siz misiniz ya? Ciddi ciddi soruyorum! Siz misiniz bu ülkedeki kadınların haklarını savunmayı ağzına alacak kişi? Evlatlarının dağdan inmesi için gün sayan kadınları görmüyor musunuz, he? Onların feryatlarını duymuyor musunuz veyahut da o kadınları siz kadın veya insan olarak saymıyor musunuz he? Eğer o anneleri, eğer o dağda tecavüze uğrayan kızları görseydiniz yine de birilerinin özgürlüğüne böyle güzellemeler yapar mıydınız he? “İstanbul Sözleşmesi yaşatır!” ama hangi kadınlar yaşasın istiyorsunuz, hangi kadınlara özgürlük istiyorsunuz, hangi kadınları siz halktan sayıyorsunuz? Varsa elinizde bir liste gönderin, açıklayın. Gönderin bize, çünkü bizim kafamız karışıyor. Anlatabiliyor muyum?

Ya bari kadınlar konusunda biraz samimi olun. Kadın haklarını düşünüyormuş gibi yapıp sadece size benzeyen kadınları, kadından saydığınızı gördük çünkü. Yılın kadın oyuncusu seçilmişsiniz. Tebrik ediyoruz, alkışlıyoruz. Oyunculuğunuz çok güzel galiba? Yani size bir rol verilince anında o role bürünüyorsunuz hatta bırak bürünmeyi, adeta yaşıyorsunuz o rolü. Değil mi? Onun için bence şimdiye kadar yaptığınız en gerçekçi oyununuz Kurtlar Vadisi’nde PKK’lı bir canlı bomba rolünüzdü. Eminim ki role hazırlık aşamasında da ilham aldığınız yani çok yakından tanıdığınız birileri vardır etrafınızda mutlaka. Değil mi, he? Vardır vardır. Şimdi “ama orada zorla verilmişti o rol” hikâyesine hiç kimse girmesin. Çok yerinde bir oyunculuk, çok yerinde bir isim tercihi olmuş.

Merak ettiğimiz şey şu: Bu onur yürüyüşlerini ayakta alkışlarken, şehit cenazeleriyle dalga geçmek de oyunculuğunuza dahil mi he? Sanal cinsel ilişkiden geliyorum tweetlerinizle aklınız sıra mizah mı yapıyorsunuz he veya Apo’nun heykelini dikeceğiz hayallerini kuranlara yakınlığınızda bu mizaha dahil mi he?  Sorsan bu ülkede özgürlük yok diye ağlıyorlar! Ya bu ülkede özgürlük olmayacak, bu ülkede özgür yaşam olmayacak hatta ve hatta bu ülkede fikir özgürlüğü olmayacak, bu ülkede kadınların söz hakkı olmayacak ve sen kalkıp bunları konuşabileceksin öyle mi? Hem de bu ülkenin en kallavi film festivalinde? Ana sponsoru da Kültür Bakanlığı, devlet yani. Neyse, buralar yüksek gerilimli mevzular, başka zaman dalarız bu konulara.

Bakın çok değerli oyuncu, sanatçı, aydın, modern, entel dantel Sayın Nihal Hanım:

Öyle iki felsefe kitabı okuyunca filozof, birkaç sanat tarihi muhabbetine katılınca da arkeolog olmuyorsunuz. Toplumsal duyar kasıcı açıklamalarla da sosyolog olduğunuzu düşünerek yanılıyorsunuz. Çok yazık! Cahilliğinizi örtmek için yırtınıyorsunuz ama yaptığınız bu çıkışlarla yine de kendinizi ele veriyorsunuz.

O kürsüler sizin kirli ideolojilerinizi akıtacağınız yer değildir. Birisi kalkıyor Can Dündar’a selam çakıyor. Salon? Alkış kıyamet, oof yıkılıyor alkıştan. Bu ülkenin halkından, vatandaşından ilgi göreceksin, takdir göreceksin, alkış alacaksın; bu memleketin parasını yiyip sonra da bu ülkeyi, bu milleti Amerika’ya, Avrupa’ya şikâyet edeceksin. Ülkemizin istihbarı bilgilerini satanlara selam çakıyorsunuz, onları kahramanlaştırmaya çalışıyorsunuz.

Ben onu bunu bilmem! Nihal Yalçın denen hanımefendi yılın kadın oyuncusu falan değildir bizim gözümüzde. Nene hatunların kurduğu ve yaşattığı, kadın emeğinin her bir karışına oluk oluk aktığı bu ülkede böyle ne idiği belirsiz, nereden türediği muamma kadınlar yılın oyuncusu falan olamaz bizim gözümüzde. Kadınları, sadece dilinde şov malzemesi olarak kullanan bu ve benzeri isimler bu ülkenin kadınlarını temsil edecek isimler değildir bizim gözümüzde. Kimse kusura bakmasın! Doğusundan Batısına, Akdeniz’inden Karadeniz’e kadar hiçbir toplumsal bilgi birikimi olmadan alkış almak için siyasi şov yapan bu kadın yılın oyuncusu falan değildir, bizim gözümüzde. Bu ülkedeki halkı sadece HDP olarak gören bu kadın yılın oyuncusu falan değildir bizim gözümüzde.

Şimdi bu ödülü verenlere de birkaç şey soracağım:

Oyunculuğuna mı verdiniz bu kişinin ödülünü yoksa fikirlerine mi. Sadece oyunculuğu muydu sizi cezbeden yoksa o attığı tweetler mi? Yalnızca kadın oyunculuğu muydu sizden puan alan yoksa temsil ettiği o sevicilik mi? Bir tek ortaya koyduğu şey performans mıydı o değerlendirdiğiniz yoksa öncesinde de sergilediği o şahsi fikirleri miydi kale aldığınız? Soruyorum sadece ve merak ediyorum, bu ödüller verilirken kriter ne? Kriter ne arkadaş? Onu merak ediyoruz!

Bir de şuna çok güldüm dostlar: Nihal Yalçın halkla bağ kuran gerçek sanatçıymış; Tamer Karadağlı da yandaş, yalakaymış. İşin daha komiği ne biliyor musunuz dostlar? Bunu yazanlar daha düne kadar bu Nihal Yalçın’ı tanımıyorlardı bile. Kimdir, kim değildir? Bilmiyorlardı. Birkaç dizi mizide rol alan oyuncu işte. Sanata, topluma bir faydası olmuş mu? Sinemaya, tiyatroya bir değer katmış mı? Hiiiç. Ne kimse biliyordu ne de kimse ilgileniyordu ama bugün HDP ve Demirtaş aşkını, PKK hayranlığını öğrendikten sonra onu sanki böyle tevellüdünden itibaren bilip takip ediyorlarmış gibi bu sanal kahramanı “sanatçı” diye pazarlıyorlar bize. Pazarlama kelimesini bilerek kullanıyorum. Kimse de kusura bakmazsın, biraz çiğ durdu ama. Bebek katillerini ışıklı salonların altında alkışlar eşliğinde güzellemeye, aklamaya çalışan birine ben oyuncu moyuncu demem. Olsa olsa bunlardan ancak “duyar pazarlamacısı” olur.

Şunu da itiraf edeyim: Daha düne kadar bu Tamer Karadağlı’yla alakalı da herhangi bir pozitif veyahut da negatif hislerim yoktu ama böyle bir kadının haddini farkında olmadan da olsa bildirdiği için -bakın sadece- sadece ve sadece bunun için teşekkür ediyorum kendisine. Gerçi kendisini linç edecekler ama olsun. Bu milletin gerçek insanlarının yüreğinde böyle küçük de olsa sempatik bir yer edindi o duruş. Onunla idare eder artık. Durum bu dostlar.

Bu arada bir şey daha sorayım size. Böyle mide bulantısına hakikaten ne iyi geliyor arkadaşlar? Yok yok, ciddi soruyorum. Çünkü bu hazımsızlık ve çirkinliği konuşurken alt üst oldu midem. Kadınlar, kadın hakları, kadınların özgürlüğü diye böyle şov yapıp kadınlara en fazla zararı veren bu ikiyüzlüleri anarken ne bileyim böyle bir değişik oldu midem ya. Varsa böyle bir öneriniz yazın bana.

Bir de şunu söyleyeyim ve makaleyi bitireyim.

Sahi bu yaşamları, edepleri, sözleri, fikirleri bu milletin ekseri çoğunluğuyla uzaktan yakından herhangi bir benzerliği olmayan bu kadınlar, kim bunlar yani nereden türediler veyahut da bize bunları zorla kabul ettirmeye çalışanların asıl amacı ne he? Eğer bununla alakalı bir fikriniz varsa lütfen videonun altına yorum olarak yazın bana. Okuyayım da belki böyle bilmediğim birkaç şeyi de öğrenmiş olurum. Anlaştık?

Kalın sağlıcakla.