“Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı” diyor ya Akif, ne kadar doğru diyor değil mi ? Cennet diyor vatana. Aynen de öyle, doğusu da cennet batısı da cennet bizim memleketin. Zaten bunu bildiklerinden yüzyıllardır durmuyorlar ya, habire bir saldırı habire bir içerden terörist yetiştirme sevdaları. Peki Terörist nedir ve ne yapar diye hiç düşündük mü? Her türlü şiddet içeren baskıyı, saldırıyı, yıldırmayı kullanarak hedefine ulaşmak için kanlı eylemleriyle ortalığı yakıp yıkana denir terörist. Terörist ayrım yapmaz, terörist Kürt Türk demez, terörist çoluk çocuk dinlemez, terörist kardeş bilmez, terörist toprağa saygı duymaz, teröristi kan durdurmaz aksine daha da şevklendirir, kadın-erkek, yaşlı-genç, masum-suçlu ayrımı yapmaz terörist. Terörist, hangi ülkede
Türkiye’nin en karanlık günlerinden biriydi. 28 şubat 1997… Milletin iradesi üzerinden asker postallarının tepinerek geçtiği, islami değerlerin ve imani yaşam şekillerinin “terörizm” diye isimlendirildiği bir kurmaca dönemdi 28 şubat… Üniversite kapılarında polis jopuyla darp edilen başörtülü kızlarımız, aynı zamanda ikna odalarında kendilerini modern diye adlandıran o faşist öğretim görevlileri tarafından psikolojik taarruzlara tutuluyordu… Demokrasiye balans ayarı veriyoruz diye millete tank paletlerini gösteren o darbeci, zorbacı meymenetsizler bu ülkeyi istedikleri gibi yöneteceklerini düşünüp “Bin yıl sürecek” dedikleri irtica ile mücadele planlarını devreye sokmuşlardı… 28 şubat zulmünün mimarları sadece bu darbeci
Zordur Müslüman olmak. Çilesi de zordur, yaşaması da zordur, imtihanı da ağırdır Müslüman’ın. Bütün zorbalığa rağmen bütün işkencelere rağmen, bütün yıldırmalara rağmen Eşhedü enne ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhu ve resulu diyerek ölebilmek için geçer bir ömrü Müslümanın. Zalimler bitmez, zalim zulmünden de vazgeçmez. Bu savaş ilelebet sürecek. Hak ile batılınsavaşıdır bu. Hilal ile haçın savaşıdır. İnananlarla inanmayanların ebedi sürecek kavgasıdır bu kavga. Mısır’da 9 gencimiz şehid edildi, ümmetin çocukları darağacına çekildi. 23 yaşında Mahmud Ahmedi, defalarca elektrikle işkence gördü. Ahmed Deveci, Cemal Hicazi cezaevinde akılalmaz şiddete maruz kaldı Firavunların yaptığı. Bekir Said Abdülmecid, yediği dayaktan ve darptan
Samimi olmak, işte samimi davranmak, yani hakikaten böyle yani çok samimi bir insan demek nedir sizce? Bugün samimiyetten konuşmak istiyorum. Ulan sonunda neysen osun işte, yapma böyle numaralar diye sözümü gayet de meclisten içeri alıp konuşmak istiyorum. Seçimlere giderken her adayın, her parti teşkilatının daha titiz çalışmasını kabul ediyoruz, normal. Daha fazla mesai yapılması, her mecrayı duyuru, reklam için kullanması çok da şaşırılacak bir şey değil. Tamam, bunu da kabul ediyoruz. Ama kabul etmediğimiz ve altını çizmek istediğimiz bir konu var. Nedir biliyor musunuz? Bakın adam cuma bilmez (gerçi kendi bileceği mevzu yani bizlik bir şey değil bu) hassasiyetleri gözetlemez, bu milletin değerlerini değer olarak kabul etmez sonra kalkar seçime
Geçen hafta Kartal’da yaşanan elim bir olayda 21 vatandaşımız hayatını kaybetti. Onlarca vatandaşımız da bu kazada yaralandı. Öncelikle çöken binada hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyoruz, acılı yakınlarına da Rabbim sabırlar versin. Tedavi süreci devam eden yaralılar var, onlara da acil şifalar diliyoruz. Enkazda arama kurtarma çalışmaları devam ettiğinden geçen haftadan beridir sessizliğimizi koruduk ve olan biteni takip ettik. Kaza anından, çalışmanın sonlandırıldığı ana kadar gece gündüz çalışan herkese, İstanbul valisine, arama kurtarma ekiplerine, sağlık ekiplerine, belediye adına görev yapan arkadaşlara, hepsine teşekkür ediyoruz. Allah hepsinden razı olsun. Türkiye olarak bu çalışmalardan gelecek olan güzel haberleri beklerken 7’den 70’e dualar
Evet, bittiyse 14 Şubatınız, hediyeler, çiçekler, böcekler adreslere teslim edildiyse bizim de aşkla ilgili söyleyecek bir kaç çift sözümüz var. Gerçek bir aşk hikayesinden bahsedeceğim bugün. Aşkın içinde kaybolan, aşkın içinde eriyen, aşkın içindeki kahrı da sırtlanıp yokuşlardan sıçrayan büyük bir sevdadan. “Minareler süngü, kubbeler miğferCamiler kışlamız, müminler askerBu ilahi ordu dinimi beklerAllah-u Ekber, Allah-u Ekber” …dedi, Pınarhisar‘ı gösterdiler. Manşetler attılar ardından “Siyasi hayatı bitti” diye. Şarkılarımızı bitirmek istediler… Ama bilemediler, siyah beyaz filmlerde olurdu böyle şeyler. Çünkü bizimkisi bir aşk hikayesiydi. Sevgiliye giden yollar uzundu, İstanbul gibi bir emaneti omuzlayıp
Uzun zamandır anlatmak istediğim bir hikaye var. Ne zaman anlatayım desem araya mutlaka bir şey giriyor, hep kaynıyor bu hikaye. Ama bugün tam yeri ve zamanı. Nasrettin Hoca’nın hikayesini duymuşsunuzdur; Oğluyla birlikte köye gidiyor. Oğlunu eşeğe bindirmiş, kendisi de eşeğin yanında yürüyor. Karşıdan bunları görenler; — “Ak sakallı adam yürürken bacak kadar velet eşekte gidiyor. Zamane çocuğu işte, hepten bozulduk” demeye başlamışlar. Hoca bunları duyunca, oğlunu indirip kendisi binmiş eşeğe. Az daha ileride bunları görenler; — “Vayy be, koca adama bak! Bacak kadar çocuğu yürütüyor, kendisi eşeğe binmiş. Bunda hiç insaf yok.” demeye başlamışlar. Hocanın kafası iyicene karışmış. Bu sefer, oğlunu da arkasına bindirip, yollarına devam ediyorlar. Az ilerideki
Hiç haber vermiyorsunuz yeni filmler çıkmış, Hollywood filmlerinden daha fazla gişe yaparak hem sinema izleyicilerini hem de yapımcılarını mutlu eden yeni yeni yerli filmler… Günlerdir sinema yapımcılarının ve sinema severlerin gündemini meşgul eden film öncesi o uzun reklamlar, biletlerden daha pahalı olan mecburi patlamış mısır satışları falan filan vardı ya… Kültür Bakanlığı’nın yaptığı çalışma ile ivedi bir şekilde çözüme kavuşturuldu. Ve bu problemin bu kadar hızlı çözüme kavuşturulması da sinema oyuncularını, sinema yapımcılarını yani emekçileri son derece mutlu etti. Yani sinema salonlarında artık hiç kimse çakallık yapamayacak denmiş oldu bu yasayla. Tabi çakal bir tane iki tane değil ki… Her taraf çakal dolu… Mevzu şu;
Böyle bir derin nefes alarak başlamak istiyorum bugün… Bu da geçer ya hu deyip asıl kilitlenmemiz gereken noktalar varken, 31 mart seçimleri, saha çalışmaları, yalan yanlış bilgilerle yapılan algı operasyonları, sinsi kriptoların tespit edilip bünyeden atılması gibi bizi bu konulardan uzaklaştıran ne varsa hiç görmeyeyim, bakmayayım, ellemeyeyim diyorum da bundan sonra yaşanacak benzer söylemlerin önünü kesmek için konuşmakta fayda vardır diye karar verdim en sonunda. İsmet Yılmaz… Sivas Belediye başkan adayı Hilmi Bilgin için destek isterken hiç gereği olmayan, vatandaşta hiçbir karşılığı olmayan, fayda yerine zarar verecek bir söylemde bulunuyor. “Hilmi Bilgin’e vereceğiniz destek, yarın ruz-i mahşerde (kıyamet günü) beraat belgelerinizden (kurtuluş)
Tarih kitaplarında çok okuduk, sağ olsun hocalarımız da anlatırdı. Bir ara anlar gibi olur sonra ders çıkışı hemen unuturduk değil mi? Sömürge devlet derdi ya hocalarımız, bir devletin, kendi ülkesinin sınırları dışında, üzerinde egemenlik kurarak yönettiği, ekonomik ve siyasal çıkar sağladığı, her yönden sömürdüğü ülke. Bu çok böyle satır arası bir tanımdı belki. Bize diyemediler ki, zorbalıkla, kısıtlamalarla, vahşice, hiçbir insanı hakka fırsat tanımadan, özgürlükmüş yaşam hakkıymış şuymuş buymuş bakmadan başka devletlerin ensesine yapışmadır sömürge… Bakın Venuzuela… Dünyada petrol rezervinin en fazla olduğu ülke. Öyle ki Amerika’yı sadece sahip olduğu petrol rezevleriyle 4-5 kere satın alabilecek durumda. Ama bak sen işe ki, bugün bir kuru ekmeği dahi